Kadın cinayetlerinin nedeni: Ekonomik politikalar

01.02.2016 - 11:24
Haberi paylaş

2016 yılında kadın cinayetleri devam ediyor. Geçen hafta bir günde dört kadın öldürüldü.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun açıkladığı rapora göre, 2015 yılında 303 kadın cinayete kurban gitti. Bu rakam 2014 yılında 294, 2013 yılında 237’ydi. Daha da vahimi, öldürülen kadınların yüzde 27’si devlet koruması altındaydı.

Her yıl artış gösteren kadın cinayetlerinin ve şiddetin sorumlusu kadınları korumaktan imtina eden, kadınların kamusal değil, “özel” alanın asli unsuru olduğuna yönelik politikalar üreten hükümet. Kadınlara her fırsatta “eşit değilsiniz” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan gibi devlet yetkilileri bu kadın düşmanı iklimi yaratıyor. Kadın cinayetlerinde ve tecavüz vakalarınının artarak sürmesinden, saldırganın ”ağır tahrik”, “haksız tahrik” gibi etmenlerle ya da sözde “iyi hal” nedeniyle ceza indiriminde bulunan yargı da sorumlu. Elbette kadına yönelik şiddet ve tacizi erotik ya da polisiye bir vaka gibi aktaran ana akım medyanın bu cinayetlerdeki payını atlamamak gerekli.

Kadınları öldüren ekonomik kararlar

Son 14 yıldır AKP hükümetinin de başarıyla temsil ettiği yeni liberal politikaların emekçilerin dışında kadınların yaşamı üzerinde yıkıcı etkileri bulunmakta. Hükümetin ekonominin büyümesi hedefine yönelik istihdam projeleri kadını değil, aileyi korumaya esas alıyor ve kadınların yaşamını cehenneme çeviriyor. Hükümetin, çocuk sayısı üzerinden yaptığı tartışmalar, kürtaj yasağı girişimleri, ”Anne Sütü Bankası”nın kurulması projeleri gibi kadın bedenini üzerinde hâkimiyet kurmaya yönelik politikalarının arkasında rekabete dayalı büyüme stratejisi yatıyor. Tabii kadın bedeni üzerinden yürütülen bu politikaların toplumun büyük kesimlerinde hegemonya kurabilmesi için muazzam bir muhafazakâr söylem devreye giriyor.

Öte yandan yeni liberal uygulamaların bir sonucu olarak kamusal yatırımların azalması büyük bir çoğunluğu zaten ekonomik olarak kendi kendini idame ettirebilme yeteneğine sahip olmayan kadınları şiddet karşısında korumasız bırakıyor. Türkiye’nin de taraf olduğu Birleşmiş Milletler Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Mevzuatı ve Ocak 2013’te yürürlüğü giren Kadın Konukevlerinin Açılması ve İşletilmesi Hakkında Yönetmelik uyarınca, Türkiye nüfusunun yüzde 49,8’lik dilimini kapsayan kadınlar için bu sığınma evi sayısı yetersiz. Sözleşmeler gereğince, 10 bini aşkın nüfuslu yerleşim yerlerine en az bir kadın sığınağı, 50 bini aşkın nüfuslu yerleşim yerlerinde en az bir kadın danışma merkezi ve her 20 bin kadın için bir tecavüz kriz merkezi bulunmalı. Türkiye'de kadınlar ve çocuklar için konukevi açma zorunluluğu olan nüfusu 100 binin üzerinde 201 belediye bulunuyor. Ancak bu sorumluluğu 11 ildeki 31 belediye yerine getirmiş durumda. 2013 verilerine göre nüfusu 100 bini aşan 8 ilde ise kadın sığınma evi yok. Kadınların şiddete uğraması durumda hemen başvurabileceği sığınma evlerinin ya sayısı ya da niteliği yetersiz. Şiddete uğrayan kadınların büyük çoğunluğu kendi yaşamını idame ettirebilecek sosyal bir destek olmadığı için şiddet gördüğü yere tekrar dönmek zorunda kalıyor.

Kadınları şiddete maruz bırakan politikaların ardında yatan diğer bir neden ise kadın işgücüne yönelik istihdam politikaları. Son yıllarda kadın istihdamında artış gözlense de, evden çalışma, taşeronlaştırma gibi esnek istihdam süreçleri kadınların da yaşamlarını olumsuz etkiliyor. Aile içindeki işbölümü nedeniyle erkekler gibi uzun süreli ve kesintisiz çalışamaması kadınları daha çok kayıtlı olmayan alanlarda çalışmaya yöneltiyor. Kreş ve yuvaların yokluğu ve var olanların yüksek ücretli olması, kadınların çocuk doğurduklarında eve dönmelerine neden oluyor. Öte yandan yapılan araştırmalara göre yüksek verimlilik ve teknoloji isteyen sektörlerde kadınlar daha verimli olmasına rağmen cinsiyet eşitsizliği nedeniyle erkeklerden daha düşük ücret alıyor.

Kadınlar isyanda

2015 Şubat ayında Mersin’de genç bir kadın olan Özgecan Aslan’ın katledilmesinin ardından kadınların öfkesi sokaklara taştı. Özgecan cinayeti karşısındaki kitlesel mücadele sonuç verdi. Hâkimler üç sanığa da ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Bu dava kadın cinayetlerinin durdurulmasına yönelik mücadele önemli bir kazanım. Ancak kadın cinayetlerini önlemek, kadına yönelik şiddetin sona ermesi için daha fazlasına ihtiyacımız var. Daha fazla sığınma evi, eşit işe eşit ücret, taciz, cinsiyetçi iş bölümüne karşı çıkılması, kreş, gibi kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik daha fazla somut talep etrafında mücadele etmek daha fazla kalıcı kazanımlar elde edilmesini sağlayacaktır. Örgütlenme sadece şiddete karşı çıkmak için değil şiddetin önlenmesi için de olmazsa olmaz koşuldur.

(Sosyalist İşçi)


CİNSİYETÇİLİĞE KARŞI MÜCADELE PERSPEKTİFLERİ

5 Şubat Cuma

20.00-21.00: Queer Teori

6 Şubat Cumartesi

10.00-12.00 Büyük resme odaklanmak

14.00-16.00 Devrimlerde kadınların belirleyici rolü

20.00 Akşam yemeğinden sonra hem muhabbet hem politika!

“Ne ne demek?”: Cinsiyetçilikle gündelik hayatta yüzleşmek

“Müzik ve İsyan”

7 Şubat Pazar

10.00-12.00 Kadınlara sistematik şiddetin kökleri: Nasıl durduracağız?

İrtibat için: 05314516251

Bültene kayıt ol