25 Kasım: Kadına yönelik şiddeti durduracağız!

25.11.2015 - 08:22
Haberi paylaş

Sosyalist İşçi gazetesi, 25 Kasım ‘kadına yönelik şiddetle mücadele günü’ vesilesiyle, Türkiye’de kadın cinayetlerinin ve kadına yönelik şiddetin neden bu kadar yaygın olduğunu ve bu durumu değiştirmenin nasıl mümkün olabileceğini kadınlara sordu.

Yanıtlar şöyleydi:

Diren Cevahir Şen (Feminist aktivist, avukat): "Erkek adalet değil gerçek adalet"

Kadına yönelik şiddetin ve cinayetlerin birçok nedeni var. Ancak en büyük nedenlerinden biri erkeklerin cesaretlendirilmesi, hatta teşvik edilmesi. Yargılamalarda caydırıcı, önleyici kararlar verilmiyor. Gerçek bir adalet yok. Kararlar erkekleri koruyan yerden veriliyor. ‘Erkek adalet değil gerçek adalet istiyoruz’ dememizin nedeni bu. Bununla birlikte başbakan, başbakan yardımcısı, bakan, parti genel başkanı, cumhurbaşkanı pozisyonlarındaki insanlar; kadınların erkeklerle eşit olmadığını, kamerların karşısında söyleyebiliyor. ‘Mini etek giymeseydi, hamile kadın sokağa çıkmasın, kadın kahkaha atmaz’ gibi söylemler erkekleri teşvik eden şeyler. Davalarda sık sık ‘başbakanımız, cumhurbaşkanımız böyle böyle diyor’ diyen erkekleri duyuyoruz. Kadın hâlâ namus olarak görülüyor ve erkekler kadınları kendilerine ait görüyor. Başbakan yardımcısı bir milletvekilini, tüm toplumun gözü önünde ‘kadın olarak sus’ diye azarlayabiliyor. Kısaca hükümetin söylemleri de kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda belirleyici.

Kadına yönelik şiddeti engellemek için bizim önümüzde bir seçenek var; örgütlenmek ve dayanışmak. Kadın mücadelesi genişlerse, büyürse yargının, devletin, sistemin kendini hizaya çekebileceğini düşünüyorum. Kadınların ortak mücadelesi bugüne kadar birçok kazanım da sağladı. Bazen kadınlar lehine kararların çıkabilmesi feminist hareketin mücadelesi sayesinde. Yaşamak için öldürmek zorunda kalan kadınlardan Yasemin Çakal’ın 1 Aralık’ta, Bakırköy 13. ağır ceza mahkemesinde duruşması var. Buradan tüm kadınları Yasemin Çakal’la dayanışmaya davet ediyorum.

Sadece bir Özgecan yasasının çıkması kadın cinayetlerini önlemekte ve Çilem Doğan, Yasemin Çakal, Nevin Yıldırım gibi hayatını savunan kadınların pozisyonunu iyileştirmekte yeterli değil. Yasanın, mevzuatın, cezaların uygulanırken cinsiyetçi olmayan yerden uygulanması gerekiyor. Tecavüze uğrayan Nevin Yıldırım neden en ağır yerden ceza alıyor da, tecavüzcü bir erkek kravat taktığı için indirim alıyor. Cinsiyetçi olmayan yerden kadını gözeten, erkekleri caydıran kararlar alınmalı.

Funda Ata (Antikapitalistler aktivisti): "Kadının toplumdaki rolü eşitlenirse şiddet de azalır"

Hükümet politikalarının kadın karşıtı olmasından ve kadının toplumdaki rolüne yönelik cinsiyetçi tutumlarından kaynaklı, kadına yönelik şiddetin arttığını söylemek mümkün. ‘Evde otursun, edepli olsun, kahkaha atmasın’ gibi söylemler kadına yönelik şiddette yükselişe neden oluyor. Şiddet uygulayanların yargıda sürekli ceza indirimlerine tabi olması da arttırıcı bir rol onuyor. Bundan dolayı cinayetler ve şiddet giderek tırmanıyor. Ne zaman kadının toplumdaki rolü erkekle farklı olmaktan çıkar ve eşitlenirse şiddet de azalır.

Kamuoyunda tartışılan Özgecan yasası, ağırlaştırılmış müebbet önerisi tartışmalı olsa da indirimlerin kaldırılması talebi açısından önemli.  Ama tek başına, bir tek yasanın çıkarılması radikal bir değişim sağlamayacak. Cinsiyetçi zihniyeti değiştirmek üzere daha geniş toplumsal bir adım atılması lazım. Yeni bir yasa kapsamında dile getirilen idam, hadım gibi öneriler de var. Bu önerilere mesafeli durmak gerekir. Bunlar sorunu gizleyen, hatta ağırlaştıran şeyler. Kadına yönelik şiddet sorunu toplumsal bir sorun ve çözümü de ancak toplumsal değişimle olabilir. Ayrıca kendini tecavüzden korumak için, kendisine saldıran adamın hayatını elinden almak zorunda kalan kadınların meşru müdafaa kapsamında serbest bırakılması gerekir.

Kadına şiddeti durdurmak için sokağa çıkmak, her cinayete karşı tepki göstermek ve birlikte mücadele etmek lazım. Sürmekte olan bir kadın mücadelesi var ama yeterli değil, çeşitli kazanımlar elde etmiş olsa da. Daha geniş kesimlerle yan yana gelmek gerekir. Kadınlar erkeklerle birlikte mücadele edip, bu mücadele içerisinde onları değiştirip, dönüştürdüklerinde daha fazla kazanımlar elde etmek mümkün olur. İşçi sınıfının birlikte mücadelesi hayatı değiştirme kudretine sahip. Ancak kolektif eylemle toplumsal dönüşüm sağlanabilir.

Nurdan Düvenci (Aktivist): "Kadınlar kendi kararlarını verdikçe cinsiyetçilikle karşılaşıyor"

Kadına yönelik şiddet, kadın cinayetlerinin yaygınlığı  konusunda maalesef geçmişte olduğu gibi günümüzde de gerçek rakamları tam olarak bilmiyoruz. Halen bu konudaki veriler çok eksik ve güvenilir değil. Ama günümüzde kadına yönelik şiddete karşı duyarlılığın göreceli olarak artması ve kadın örgütlerinin ısrarlı çabaları sonucunda şiddetin varlığı ve yaygınlığı kamuoyunda daha görünür hale geldi.

Kadınlar kendi hayatları konusunda kararları kendileri vermeye başladıkça  karşılarında onu aileye, erkeğe bağımlı kılan cinsiyetçi değer yargılarını buluyorlar. Bu karar  mesela hangi elbiseyi giymek istemesi gibi basit bir karar da olabilir ya da mutsuz bir evliliğe son vermek istemesi gibi daha büyük bir karar da. Aslında hayatımızın her alanında temelinde eşitsizliğin yattığı cinsiyetçi dayatmalarla karşı karşıyayız. Kadınlar giderek artan bir biçimde eğitimde, çalışma hayatında daha fazla yer alıyorlar ve cinsiyet rollerine daha fazla meydan okuyorlar. Egemenler ise bir yandan söylem düzeyinde eşitliği savunmak durumunda kalsalar da öte yandan kadını erkeğe bağlı kılan aile kurumunu ve anneliği yücelten politikalarıyla eşitsizliği tekrar üretiyorlar.  Şiddete uğradığı bir ilişkiye son vermek isteyen bir kadın bunu doğal bir hakkı olarak görse de karşısında erkeği ve gücünü gelenekten, medyadan devletten aldığı ailenin kutsallığını anlatan büyük bir koroyu buluyor. Şiddetin  yaygınlığının temel sebebi kadınların eşit bireyler olarak hayatta varolma çabalarına karşı bu sistemin sunduğu toplumsal ilişki biçimdeki çelişkiden kaynaklanıyor.

Kadına yönelik şiddeti nasıl durduracağız? Tabii ki örgütlenerek her düzeyde baskının her biçimine karşı örgütlenmeliyiz. Aslında kadınların son yıllardaki mücadelesi son derece umut verici. Kadın cinayetlerine karşı yürütülen mücadele, Özgecan’ın vahşiyse öldürülmesinin ardından kamuoyunda  gözlerin adalet sistemindeki eşitsizliğe çevrilmesine yolaçtı. Kadın cinayetleri duruşmalarının ısrarlı bir biçimde izlenmesi, kampanyalar yapılması, haksız tahrik indirimlerinin uygulanmaması konusunda bir talebin giderek yaygınlık kazanmasını sağladı. Bu çok ufak bir gelişme olarak görülebilir belki ama 10 yıl öncesinde ailenin reisinin erkek olduğu, erkeğin tecavüz ettiği kadınla evlendiğinde cezasından indirim aldığı bir yasal sistemimiz vardı ve bu yasaların değişmesi bu tür mücadeleler sonucunda oldu.

Bültene kayıt ol