Krizin faturasını ödemeyeceğiz

05.05.2018 - 13:01
Haberi paylaş

Son iki yıldır ekonomik göstergeler sürekli bozuluyor, bozulma son aylarda iyice arttı. Türkiye çok ağır bir ekonomik krize doğru sürükleniyor. Büyük holdingler peş peşe borç erteleme taleplerinde bulunuyorlar. Bu krizden çıkışın tek bir yolu var, o da daha fazla demokrasi, daha fazla adalet. Ama AKP-MHP koalisyonunun böyle bir gündemi yok.

15 Temmuz darbe girişimi sonrası AKP-MHP koalisyonunun kurulması, OHAL ilan edilmesi, adalet sisteminin tarafsızlığını yitirmesi, on binlerce insanın hapishanelere atılması, yüz binlerce insanın işten çıkarılması, tüm bu yaşananlar sonuçta ekonomide her şeyin çığırından çıkmasına neden oldu.

“Deniz bitti”

Ekonomi, son 15 yıldır zaten büyük ölçüde dış ülkelerden gelen dövize ve özelleştirmelerden gelen paraya dayanarak yürütülmeye çalışılıyordu. 15 yılda çoğu borç olarak toplam 630 milyar dolar Türkiye’ye bir şekilde geldi ve harcandı. Ama son iki yıldır artık deniz bitti.

Türkiye’ye yatırım yapan dış kaynaklar kesildi, hatta yerli yatırımcılar paralarını yurt dışına kaçırmaya başladılar.

Enerji faturasının yükselmesi ve yatırımların azalması ile artmaya başlayan cari açık, bugün itibarı ile 53 milyar dolara ulaştı. Bu açığı finanse edecek para, ancak borç alınarak sağlanabiliyor, ama istikrarsızlık nedeniyle hem borç bulmak zor, hem de alınan borcun faizi benzer ülkelerden daha yüksek.

Ayrıca ödenmesi gereken mevcut borçlar kapıda bekliyor, dış borç miktarı 460 milyar dolara yükseldi. TL’nin değer kaybı sürdükçe borçların geri ödenmesindeki zorluk artıyor.

2017 başında 3 TL seviyesinde olan dolar, bugün 4,1 TL seviyesinde. Bir yıldan biraz fazla bir sürede TL’nin değer kaybı yüzde 40. Bunun ekonomiye etkisi, enflasyonun, pahalılığın daha da artması demektir. Şimdi seçimlere giderken AKP-MHP koalisyonu iyice harcamaları artıracak, bunun sonucu olarak TL’deki değer kaybı daha da hızlanacak, yani pahalılık olacak.

Sadece dövizdeki yükselme nedeniyle son 4 ayda yüzde 7 yoksullaştık. Durgunlaşan ekonomiyi canlandırmak için hükümetin piyasaya sürdüğü karşılıksız paraların yarattığı yoksulluk da en az yüzde 7 olarak tahmin ediliyor. Yani son dört ayda yüzde 14 fakirleştik.

İşsizlik sürekli rekor kırıyor

Mart 2018’de yayınlanan istatistiklerde, işsizlik yüzde 11, işsiz sayısı 3,5 milyon olarak açıklandı. İş aramaktan umudunu kesenler ve kısa süreli işlerde çalışanlar dahil edildiğinde işsiz sayısı 6 milyonu buluyor, bu sayının 2,5 milyonunu gençler,  1 milyonunu yüksek okul mezunları oluşturuyor. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılındaki ekonomik kriz döneminde işsizlik yüzde 10,8 idi, bugün işsizlik o dönemden daha yüksek.

Gıda ürünlerine zam yağıyor, asgari ücret eriyor  

Enflasyon son iki yıldır çift hane olarak devam ediyor, Mart ayı enflasyonu yıllık yüzde 10,3 olarak açıklandı. Ocak-Şubat-Mart aylarında sadece gıda enflasyonu yüzde 5 oldu, ulaşım, sağlık, eğitim, giyim, kira vb. kalemlerdeki artışları da göz önüne aldığımızda yılbaşında asgari ücrete yapılan yüzde 14 zam şimdiden eridi, yılsonuna kadar gelecek zamlar cebimizdeki paranın daha da azalmasına yol açacak.

Krizin faturasını ödemeyeceğiz

Krizin faturasını işçiler ve emekçiler ödememelidir. Bunun işçi ve emekçilerin birleşik mücadele vermesi gerekir. Sendikalar, işçi sınıfı örgütleri bir araya gelmelidir. Yaklaşan daha da ağır bir krizde, işçilerin haklarını koruyabilmek için yapılması gerekenler şimdiden konuşulmalıdır.

AKP patronlardan yana bir partidir, Erdoğan “OHAL’i grevleri yasaklamak için kullanıyoruz” diyerek ne kadar patron dostu olduğunu sürekli açıklamaktadır.

AKP’ye oy vermiş işçiler dâhil tüm öncü ve mücadeleci işçilerin, işçi sınıfının birliğini sağlamak ve sınıfın haklarını savunmak için ortak zeminlerde bir araya gelmesi gerekir.

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol