Zenginle fakir arasındaki uçurum derinleşiyor

20.12.2016 - 08:58
Haberi paylaş

Egemen sınıfın sözcülerinin çok sevdiği, ama dünyanın büyük ekonomilerinin duraksama eğilimine girdiği, Türkiye’nin de içinde yer aldığı kimi G20 ekonomilerinin alarm vermeye başladığı günümüzde söylemeye pek cesaret edemedikleri bir laf vardır: “Bu sistem (kapitalizm) isteyen herkesi refaha ulaştırabilir, yeter ki çok çalışılsın ve fırsatlar iyi değerlendirilsin.”

Asgari şartlarda bile olsa geçinmekte zorluk çeken milyonlarca emekçi için küçük mülk sahibi olarak iş hayatına girmek ve buradan “büyümek” günümüz koşullarında neredeyse piyangodan para çıkması ile aynı olasılığa sahip.

Evet, milyonlarca emekçi çok çalışıyor, haftada 50-60 saat çalışıyor, ama karşılığında açlık sınırında bir ücret alıyor. Karl Marx’ın “İşçi ne kadar çok üretirse o kadar az tüketir. Ne kadar değer yaratırsa, o kadar değersizleşir. Emek zenginler için harikalar ama işçiler için yoksunluk üretir. Saraylar inşa eder, ama işçiler için barakalar. Güzellik üretir, ama işçi için biçimsizlik” diyerek açıkladığı bu sistemde emekçiler sefalet ücreti ile çalışmaya mahkum edilmişken onları çalıştıranlar servetlerini katlayarak büyütüyor.

Bir tarafta yoksullaşan nüfus artıyor, diğer tarafta nüfusun küçük bir azınlığının serveti. Ve bu gelir uçurumu öyle korkunç bir hal alıyor ki, o servet sahibi küçük azınlığın temsilcileri bile (Ali Koç örneğinde olduğu gibi) bu durumun sosyal sonuçlara yol açacağını söylemek zorunda kalıyor.

Küresel adaletsizlik

İngiltere merkezli uluslararası yardım kuruluşu Oxfam'ın bu yılın Ocak ayında yayınladığı 2015 yılı raporu nasıl bir dünyada yaşadığımızı rakamlarla gösteriyor. Dünyanın en zengin 62 milyarderinin serveti, dünya nüfusunun yarısının, yani 3,5 milyar insanın mal varlıklarına denk geliyor! Oysa 2010 yılında 388, 2014 yılında 80 milyarder nüfusun yarısının servetine sahipti.

Dünyanın en yoksul yüzde 50'lik kesimin varlıkları, 2010 - 2015 yılları arasında (bu kesimin nüfusu 400 milyon artmasına rağmen) yüzde 41 oranında düştü. Oxfam, 2016 yılı için dünyanın yüzde 1'lik nüfusuna denk gelen 70 milyon kişinin dünyanın geri kalan yüzde 99'undan (Yaklaşık 7 milyar insan) daha fazla servete sahip olacağını da açıklamıştı bu raporda. 

En yoksul yüzde yirminin günde 2 Doların altında bir gelirle yaşamak zorunda kaldığı bir dünya! 2016 raporunda bu korkunç yüzde 1 - yüzde 99 dengesizliğinin yeni detaylarını göreceğiz.

***

İstatistikler yalan söyler

Tek tek ülkeler ele alındığında servetin giderek az sayıda kişide toplanma eğilimini görüyoruz. Ancak “yerli” istatistik kurumu TÜİK, zenginlerin mal varlığını hiçe sayarak sadece yıllık gelir üzerinden hesaplama yapıyor. TÜİK yaptığı bu manipülasyonla bütün dünya ülkelerinde açıklanabilen yüzde 1- yüzde 99 istatistiğini örtbas ediyor. TÜİK, bu en zengin yüzde 1’i yüzde 10’luk veya yüzde 20’lik dilim içinde saklarken, aynı zamanda milyarlarca Dolar ciro yapan şirketlerin başındaki kişilerin zenginliklerini de gizliyor. Bu yüzde 1 – yüzde 99 çelişkisini yüzde 10’luk gelir gruplarında eritme kurnazlığı bile var olan gelir uçurumunu gizlemeye yetmiyor.

Fakirliği gizlemek

TÜİK'in Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2015 verilerine göre, en yüksek gelire sahip yüzde 20'lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 0,6 puan artarak yüzde 46,5, en düşük gelire sahip yüzde 20'lik grubun aldığı pay ise 0,1 puan azalarak yüzde 6,1 oldu. Bu istatistik bile, Türkiye’de en zengin yüzde 20’lik kesimin gelirden aldığı payın, en yoksul yüzde 20’nin aldığı paydan 7,6 kat daha fazla olduğu gerçeğini işaret ediyor. Yine bu araştırmanın satır aralarından en zengin yüzde 10’luk kesimin toplam eğitim harcamalarının yüzde 52’sini yaparken en fakir yüzde 10’luk kesimin bu kalemdeki payının sadece yüzde 0,7 olduğunu ve benzer uçurumların diğer bütün kritik harcama kalemlerinde gözlemlendiğini anlıyoruz.

En zenginler

Ancak gerçek yüzde 1 – yüzde 99 çelişkisini görmek için bambaşka bir yere, yıllık olarak açıklanan “en zengin 100 aile” araştırmalarına bakmak yeterli. Dolardaki muazzam yükselişe rağmen serveti 8 milyar Doların üzerinde olan 3 aile (Koç, Şahenk, Şevket Sabancı) bulunuyor. Listeyi uzattığımızda, serveti 7 milyar Dolar olan 2 aile, serveti 6 milyar Dolar olan 4 aile, serveti 5 milyar Dolar olan 5 aile görüyoruz. 100 ailenin toplam serveti ise 214 milyar Doları buluyor! 800 milyar Dolarlık bütün Türkiye ekonomisinde 214 milyar Dolarlık servete 100 aile, hadi diyelim 1.000 kişi sahip! Nüfusun yüzde 1’i değil, binde 1’ değil, tam yüz binde 1’i toplam servetin yüzde 25’inden fazlasına sahip. Açık ki, zengin aile listesi nüfusun gerçekten yüzde birine tekabül eden 80.000 aile üzerinden açıklansa yüzde 1 – yüzde 99 uçurumunun dünya üzerindeki en derin bölgelerinden birisinin Türkiye’de olduğu anlaşılır.

Kemal Başak

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol