(Röportaj) Mine Kösem: “Türkiye'de işçi sınıfı var mı sorusuna verilerle yanıt vermeye çalışıyoruz”

02.05.2016 - 05:13
Haberi paylaş

Emek Çalışmaları Topluluğu’nun 2015 yılında gerçekleşen işçi eylemlerinin analizini yaptığı raporu, geçtiğimiz haftalarda kamuoyuyla paylaşıldı.

Rapor, kadrolu, taşeron, memur, sendikalı veya sendikasız tüm işçilerin eylemliliğine dair oldukça önemli veriler sunuyor. Eylemlerin niteliği, talepleri, nedenleri, süreleri, işkolları gibi merak edilebilecek her soruya dair bilgiler, titiz bir çalışmayla derlenmiş.

Sosyalist İşçi gazetesi, topluluğun nasıl bir araya geldiğini, hedeflerini ve raporun çarpıcı detaylarını Mine Kösem’le konuştu. 

Emek Çalışmaları Topluluğu nedir, kimlerden oluşur, nasıl bir çalışma yürütüyor?

Topluluk, 2014 yılında bir grup akademisyen, sendika uzmanı ve araştırmacının aynı amaç çerçevesinde bir araya gelmesiyle oluştu. Topluluğu bir araya getiren amaç, işçi sınıfı hareketinin görünürlüğünü arttırmak, emek hareketine veri temelli politika üretme imkanı sunmak. Aynı zamanda ‘Türkiye’de işçi sınıfı var mı?’ sorusu, akademide ve sol içerisinde tartışılan bir konu. Yaptığımız çalışmanın bu tartışma için de kullanılabilir, somut sonuçları olacağını düşünüyoruz.

2015’in Ocak ayı itibariyle Türkiye’deki ulusal yerel yazılı basın ve birkaç internet sitesinin taramasını yapmaya başladık. Çok başlıklı ve detaylı değişkenlerden oluşan bir veri giriş sistemi oluşturduk. İş yeri temelli veya iş yeri dışında, dayanışma eylemi veya genel eylem, kadrolu işçi ya da taşeron gibi değişen çok fazla başlık ve eylem türü var. Veri giriş sistemindeki kategorilere göre haberlerden edindiğimiz bilgilerin girişini yaptıktan sonra verilerin sayısal sonuçları üzerinden genel analizi yapıyoruz.

Topluluğun çalışma kapsamı sadece raporlama faaliyeti mi olacak?

Şu an küçük adımlarla ilerlemeyi planlıyoruz. 2015’e ait elimizde biriktirdiğimiz tüm verilerin raporlamasını daha yeni yaptık ve Mart ayında yayınladık. Bu raporlamayı ayda bir olmasa da, üç ayda bir gibi düzenli olarak yapmaya çalışacağız. Aynı zamanda tabii ki kurumsallaşma hedefimiz var. Ayrıca bütün emek hareketi çalışanlarının bir araya geldiği ve farklı alanlarda, disiplinlerde işlerin üretildiği bir emek enstitüsü hayalimiz de var. Ama öncelikli hedefimiz, en temel, en çekirdek işi düzenli olarak yapabilmek ve bu çerçevede kurumsallaşabilmek. Yaptığımız çalışma sadece basın taraması ve veri girişiyle sınırlı değil. O kısmını hepimiz yapıyoruz, herkes bir ayı paylaşıp yapıyor. Ama bunun dışında raporlaması, analizi, web sitesi gibi iş başlıkları var. Bir taraftan sayısal verileri görselleştirebilmeyi de istiyoruz. Tüm bunlar için  daha fazla dayanışmaya ve gönüllü desteğine ihtiyacımız var.

Neden sadece haberlere yansıyan eylemleri çalıştınız?

Bizim erişebildiğimiz kaynaklar bunlar. Ama biz bu işin görünürlüğüne de bakıyoruz. Bu yüzden işçi eylemliliklerinin görünür olduğu alanda veri arıyoruz. Bunun zorlukları da var elbette. Ele aldığımız her haberde eyleme katılan işçilerin sayısı verilmiyor. O sayıya ulaşmak bazen mümkün olmuyor. Sendika varsa sendikayı veya ulaşabildiğimiz bir emek muhabirini arıyoruz. Ama haberdeki sayılar genelde yanıltıcı olabiliyor. Bir faktör de eylemde kadınların görünürlüğü. Fotoğrafa bakıyoruz hiç kadın yok zaten, haberde de kadınlara dair bir ibare yer almıyor. Ama bilgi alabileceğimiz kanallar varsa arayıp öğrenmeye çalışıyoruz.

Raporda iş yeri temelli eylemlere odaklanmanızın özel bir nedeni var mı?

Veri olarak çoğunlukta olan eylem grubu bu. 2015 yılına ait yaklaşık bin eylem var.  Günde üç eyleme tekabül ediyor. Bunların 628 tanesi işyeri temelli eylem. İş yeri temelli derken; iş yerindeki bir sorunla ilgili işçilerin protesto ettiği, grev yaptığı eylemlerden bahsediyoruz. Bu çok somut bir şey, çünkü işçilerin üretim yaptığı alan ve çok yüksek bir oran var. Bu yüzden odak noktamız iş yeri temelli eylem grubu oldu ilk raporda. 2015’te Türkiye gündemi oldukça yoğundu. Yılın ilk yarısı metal fırtınayla beraber çok hareketli geçerken, yılın ikinci yarısında, çatışma, seçim gibi yoğun siyasi gündemle birlikte iş yeri temelli eylemlerde ciddi bir düşüş olduğunu görüyoruz.

Topluluk olarak bu düşüşü nasıl yorumluyorsunuz?

Raporda topladığımız verilerin politik yorumunu yapmadık. Zaten yaptığımız çalışmanın amacı, topladığımız verilerin emek hareketi ile ilgilenen kişilerce yorumlanması, değerlendirilmesi. Ama 2015’in ikinci yarısına ait verilerdeki düşüş, işçi eylemliliklerinin siyasi gündem ile fazlasıyla ilişkili olduğunu gösteriyor.

Sendikasız işçilerin eylemliliği çok çarpıcı, doğrudan üretim alanında eylem yapan mücadeleci bir kesim olduğu görülüyor raporda.

Aslında yüzde 43 oranında sendikalı işçi eylemliliği var, biraz başa baş yani. En zor kısım bu eylemlerin sonucuna ulaşmak. Sendika dahil oldu mu veya nasıl sonuçlandı, onu öğrenmek. Sendikalı eylemlerde bu sonuca ulaşmak daha zor hatta. Çünkü mesela ‘kazanımla sona ermiştir’ denilen bir açıklama yapılıyor sadece. O ‘kazanım’ nedir, taleplerin ne kadarı gerçekleşti, bunları öğrenmek zor oluyor. İnşaat işçileri gibi mücadeleci ama sendikasız işçilerin eylemliliğine dair ayrıca özel bir dosya hazırlayarak yoğunlaşmak mümkün olabilir.

Raporda işçi eylemlerindeki talepler de analiz edilmiş. Bunlardan biraz bahsedebilir misin?

İşçilerin talepleri ve eylem nedenleri bir yandan neye maruz kaldıklarını da gösteriyor. 2015’teki eylem nedenlerinin başında, yüzde 31’lik bir oranla işten atılma geliyor. Bunu ücret gaspı, toplu iş sözleşmesi, sendikalaşma hakkı, düşük ücret, sendikaya tepki, çalışma şartları, kadro talebi, yıldırma veya keyfi ceza, iş cinayetleri, iş yükü, fazla mesai, sendikal rekabet, grev erteleme, sigortasız çalıştırma gibi eylem nedenleri ve talepler izliyor. Özel istihdam büroları da önemli bir konu. Esnek çalışma düzeninin en billurlaşmış hali taşeron. Belki erken bir yorum ama özel istihdam bürolarıyla birlikte taşeron işçinin çalışma koşulları eylemlilikte de daha görünür hale gelebilir.

Röportaj: Meltem Oral

*Rapor ‘emekcalisma.org’ sitesi üzerinden herkesin erişimine açık.

Bültene kayıt ol