Asgari ücret sefaleti: Kaynak değil tercih sorunu

23.05.2015 - 11:32
Haberi paylaş

Seçim tarihi yaklaştıkça partilerin “vaatler” üzerinden sürdürdükleri tartışmalar alevlenmeye başladı. Bu vaatler içinde en çok tartışılan konu ise asgari ücretin yükseltilmesi.

CHP’nin 1.500 TL, HDP’nin 1.800 TL net olarak deklare ettiği asgari ücret ile başlangıçta alay eden iktidar partisi, toplumda karşılık bulan bu vaat karşısında köşeye sıkıştı. 

Bu zor durumdan kurtulmak için AKP ideologlarının sarıldığı argüman ise eskimiş “kaynağı nereden bulacaksın, biz ekonominin geleceği adına popülist yaklaşımlardan uzak  durmaya devam edeceğiz” söylemi. İlk olarak AKP’nin fiili lideri tarafından çok pişkin bir şekilde ifade edilen bu söylem, başbakan ve ekonomiden sorumlu bakanlarca her gün tekrarlanmaya başladı. Muhalefetin geri adım atmaması ve AK Saray’ın maliyeti başta olmak üzere kamudaki israfı ısrarlı bir şekilde gündemde tutması, AKP’lileri seçim zamanı yapılabilecek en aptalca hareketi yapmaya, patronlara sığınmaya mahkûm etti. Artık kartları açık oynamak zorunda kalan AKP, hangi sınıfın hizmetinde, hangi sınıfa karşı olduğunu gizleyemiyor. 

AKP patronların partisidir

Bu açıdan, Denizli’de işveren temsilcileri ile bir araya gelen Ekonomi Bakanı İlhan Zeybekçi’nin açıklamaları AKP’nin bir egemen sınıf partisi olduğunu tescil ediyor. Zeybekçi işadamlarına yaptığı konuşmada, “Şimdi diyorlar ‘asgari ücret şu kadar olacak’. Devletin cebinden bir kuruş çıkacak mı? Allah aşkına soruyorum, burada sanayi temsilcilerimiz var, sanayici, iş adamlarımız var. Devlete dokunan bir şey var mı arkadaşlar? Yok. Bunun muhatabı kim? Sizsiniz, özel sektör. Soruyorum, şu rakam olduğu zaman bir şirketin gelirleri sabitse, yaptığı işin maliyeti sabitse giderleri değiştiği zaman o şirket ne yapar? 300 kişi ile yaptığı işi 200 kişi ile yapmak zorundadır. Yapamadı mı batar. Bu muhalefet partilerine hadlerini bildirin” diyerek ne kadar aciz durumda kaldıklarını da itiraf ediyor.

Ama öte yandan, bütün AKP yöneticileri gibi yalana sarılıyor, asgari ücret sadece özel sektörün problemi değil. Kamu kesiminde taşeronlara  bağlı olarak çalışan 840 bin işçi asgari ücret alıyor. Bakan, patronların asgari ücret artışından hoşlanmayacağı konusunda ise doğruyu söylüyor. Çünkü ücret artışı için kaynak var, üstelik bir değil pek çok kaynak var, ama bu kaynakların patronlardan ve onların koruyucusu silahlı güçlerden alınıp işçilere verilmesi lazım. 

Bir nevi modern köle tüccarlığı işlevi gören taşeronluk sistemi (hem kamuda hem özel sektörde) kaldırıldığında, taşerona ayrılan para ile ücret artışı için gereken kaynak yaratılmış olur. 

Vergi kesintisine hayır!

Asgari ücret de dahil olmak üzere işçilerin ücretinin yaklaşık % 35’i aylık vergi olarak kesiliyor. Oysa patronlar kendilerine tanınan sınırsız ayrıcalıklara rağmen %20’den fazla vergi vermiyor. Vergi politikalarının işçilerden yana değiştirilmesi ile de ücret artışı için kaynak yaratılmış olur. 

AKP liderinin 2.000 odalı sarayı, AKP’nin propaganda bakanı olarak çalışan Diyanet İşleri Başkanının jakuzili evleri, üst düzey bürokratların milyon liralık makam araçları gibi saymakla bitirilemeyecek israf kalemleri ortadan kaldırıldığında da ücret artışı için kaynak yaratılmış olur.

Kaynak tartışmalarında pek dile getirilmeyen ama en önemli kesimi oluşturan kalem ise bütçeden silahlı güçlere ayrılan pay. Toplumsal muhalefeti bastırmak, özgürlükleri boğmak için 2015 yılı bütçesinden Savunma Bakanlığı'na 23 milyar TL, Emniyet Genel Müdürlüğü'ne 18 milyar TL, Jandarma Komutanlığı'na 7 milyar TL, İçişleri Bakanlığı'na 4 milyar TL, MİT’e 1 milyar TL, toplam 53 milyar TL aktarıldı. Bu 53 milyar TL ile tam 2 milyon 450 bin kişiye ayda 1.800 TL asgari ücret verilebilir!

Dolayısı ile kaynak sorunu yok, tercih sorunu var. Tercihini açıkça patronlardan yana yapan AKP ilk kez bu kadar sıkışmış durumda. AKP’nin sıkışmışlığının işçi sınıfı için umuda dönüşebileceği bir seçim bekliyor bizi.

Kemal Başak

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol