Adalet Yürüyüşü dosyası: Özgürlük istiyoruz!

07.07.2017 - 09:47
Haberi paylaş

CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun, milletvekili Enis Berberoğlu’nun tutuklanmasının ardından başlattığı Adalet Yürüyüşü devam ediyor.

Eyleme haftaiçi her gün yüzlerce, haftasonları ise binlerce kişi katılıyor. Tek slogan olarak “Hak, hukuk, adalet” diye bağıran korteje sendikalar, insan hakları örgütleri, barolar, siyasi partiler, çevreciler, kadın örgütleri, Gezi aileleri, sanatçılar ve toplumun daha pek çok kesiminden destek yağıyor. OHAL döneminde yaşanan haksızlıklar her kesimi etkilediğinden ve KHK’larla on binlerce kişi işsiz bırakıldığından veya hapse atıldığından, yürüyüş CHP’nin tabanının dışında da oldukça geniş yankı buluyor.

Adalet yürüyüşü: yetmez ama evet!

Erdoğan ve Bahçeli saldırıyor

Tayyip Erdoğan ve Devlet Bahçeli ise en başından itibaren yürüyüşe öfkeyle saldırıyor. Cumhurbaşkanına göre, adalet yürüyüşçülerininki “Pensilvanya’nın ve Kandil’in yolu”. Yerli ve milli koalisyon, kendisine yönelik her türlü muhalefeti baş düşman ilan ettiği iki grupla eşleştirme çabasına devam ediyor. Ancak burada önemli çelişkiler var. Fethullahçı darbeciler diğer darbecilerle beraber 15 Temmuz’da darbeye kalkışmıştı, bu darbe halkın sokağa çıkmasıyla püskürtülmüştü. Hükümet şimdi yürüyenlere ise “adalet sokakta aranmaz” diye sesleniyor.

Diğer yandan “Kandil’in yolu” suçlaması da geçersiz. Çözüm süreci hükümet tarafından açılmış, gazeteciler ve siyasetçiler görüşmeler yapmak için her fırsatı kullanmışlardı. Çözüm süreci ölümlerin durduğu ve huzurun sağlandığı bir dönemdi. Bu sürecin adalet ile çelişen bir yanı yok.

Sahte antiemperyalizm

AKP yanlısı köşe yazarlarının yaydığı bir diğer görüş ise Adalet Yürüyüşü’ne katılanların “şer güçlerinin” emrinde olduğu, “Batılı efendileri” için yürüdüğü gibi son birkaç yıldır hükümetin sıkça başvurduğu “üst akıl” anlatısı. Bir ülkedeki demokratik her gelişmeyi “dış güçlerin işi” olarak göstermenin otoriter rejimlerin tarihinde köklü bir yeri var. Kemalist rejim de benzer şekilde bugün AKP’yi oluşturan kadroları suçluyordu. AKP’nin ilk yıllarında, olan biten her demokratik gelişme ulusalcılar tarafından “Batı emperyalizminin işi” olarak görülerek reddediliyordu. Arap Baharı’nda ise Kaddafi ve Esad gibi diktatörler, kendilerine isyan eden muhalifleri “Batı’nın piyonları” olarak tanımlamışlardı. AKP de Türkiye’deki her adalet arayışının, “Türkiye’ye oynanan oyun” olduğunu iddia ederek bu geleneğin sürdürücülüğünü yapıyor.

(Röportaj) Adalet Yürüyüşü’ne katılanlar ne istiyor?

Yürüyüşün meşruiyeti

AKP ve MHP’nin onca hakaretine rağmen, yürüyüş oldukça barışçıl bir eylem olarak devam ediyor. Yerleşim yerlerinden geçerken “protesto” adı altında yapılan provokasyonlara katılan insan sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Eylemciler her tür provokasyona alkışlarla ve “Hak, hukuk, adalet” sloganlarıyla yanıt verme disiplinini koruyor. CHP’nin yaptırdığı bir ankete göre, yürüyüş AKP’nin tabanında da yankı buluyor. Erdoğan’ın sert söylemi ve AKP seçmeninin en kemik kitlesi ile geri kalan milyonlarca kişi arasında bu açıdan bir ayrım olduğu kesin.

Adalet talebi etrafında kitlesel bir hareket

CHP liderliği, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması oylamasında AKP ve MHP’ye destek vermis, bunun sonucunda Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere çok sayıda HDP’li vekil tutuklanarak cezaevine gönderilmişti. CHP, bir adalet yürüyüşünü başlatmayı ancak kendi milletvekili hapse atılınca tasarlayabildi. Ancak tepedeki bu tutumun yanında, tabandaki herkes, Adalet Yürüyüşü’ne katılan aktivistlerin çoğu, yalnızca kendileri için değil herkes için adalet istediklerini, bu yürüyüşün CHP’nin değil adalet isteyen herkesin yürüyüşü olduğunu söylüyor.

CHP’nin geçmişte ve bugün yaptığı tüm hatalarla ilgili eleştirilerimizi saklı tutarak ve ona bir saniye bile güvenmeden, tabandaki bu aktivistlerin adalet talebi etrafında şekillencek kitlesel bir hareketin oluşması, bunun AKP’den kopma eğilimi taşıyan yoksul kitlelerle bağlar kurması için uğraşmalıyız. Böylesi bir çıkış, OHAL’in yarattığı mağduriyetlerin tersine çevrilmesi için uzun bir yolun ilk adımı olacaktır. Bunu başarmanın ilk şartı ise Adalet Yürüyüşü’nün Maltepe’de gerçekleşecek finalinin olabildiğince kalabalık olmasını sağlamak.

DSİP: “Pazar günü Maltepe'deyiz: Herkes için adalet!”


CHP nasıl bir partidir?

Türkiye devletinin kurucu partisi olan CHP, tarihinin önemlice bir bölümünde halka karşı elitlerin yanında oldu. Cumhuriyetin kuruluşundan 1950’ye kadar tek parti diktatörlüğünün temsilcisiydi. 1970’lerde yükselen işçi hareketine yaslanmak zorunda kaldığı bir süreç dışında, geniş yoksul kitlelerle bir bağ kuramadı. 1990’larda laiklik-dindarlık ikilemi toplumun merkezine yerleştirildiğinde, darbecilerin tarafına geçti. Devletin “bölücülük” ve “şeriatçılık” tehditleri üzerinden toplumu dizayn etmesinde destekleyici bir rol aldı. AKP iktidarında da 27 Nisan e-muhtırası ve Cumhuriyet mitingleri döneminde CHP olası bir darbeye sempatiyle bakan bir konumdaydı. Kürt hareketiyle yapılan barış görüşmelerine karşı çıktı, “vatana ihanet” gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne taşıdı. Kendini “Ergenekoncuların avukatı” ilan etti. CHP, birçok seçimde MHP ile açık veya örtülü ittifak yaptı. 2014 cumhurbaşkanlığı seçiminde ortak aday çıkardı. CHP yıllardır koyu bir Türk milliyetçiliğini savunuyor.

Bütün bu özelliklerini akılda tutmakla birlikte, CHP’nin bugün çok uzun yıllar sonra ilk kez bir adalet arayışına girdiğini görmeliyiz. Adalet Yürüyüşü’nde baskın eğilim “Mustafa Kemal’in askerleri” olmak değil, savaş yanlısı belirgin bir tutum yok, katı bir “laiklik” savunusu adına eski rejimin geri gelmesi talep edilmiyor. İnsanlar eşitlik, adalet ve özgürlük talep ediyorlar ve bunu herkes için istediklerini söylüyorlar.

Adalet Yürüyüşü’ne CHP’nin on yıllardan beri süregelen özellikleri sebebiyle gözlerimizi kapatmak nasıl doğru değilse, kimilerinin yaptığı gibi teslimiyetçi bir çizgiden destek sunmak da doğru değil. Geniş kesimlerin adalet arayışının parçasıyız, bunu büyütmek için mücadele ediyoruz. Fakat bunu yaparken CHP liderliğinin sağcılığını, mülteci düşmanlığını, milliyetçiliğini de teşhir etmek zorundayız. Ezilenler yan yana gelirlerse kazanırlar. Milliyetçilik ve devletçilik ise ezilenlerin düşmanıdır.

Adalet Zemini'nden basın açıklaması: “Demokrasiye evet, adalete evet”


Adalet Yürüyüşü'nü sorduk

Musa Çam: "Bu yürüyüş adalet, barış ve kardeşlik isteyen herkesin"

CHP İzmir milletvekili Musa Çam, İstanbul’a yürürken şunları söyledi:

“AKP’nin 15 yıllık iktidarı döneminde normal demokratik bir ortamdan tek parti dönemine dönüştü. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı ve tek adamlığa geçildi. Özellikle 16 Nisan referandumuyla Tayyip Erdoğan’a HSYK’yı ve Anayasa Mahkemesi’ni dizayn etme şansı verildi. Enis Berberoğlu henüz daha yargı süreci tamamlanmadan tutuklandı. Bu, talimat gereğidir. Bu yürüyüş Enis Berberoğlu yürüyüşü değildir. 15 yıllık AKP iktidarı döneminde mağdur olan, mazlum olan, özellikle 15 Temmuz’u da gerekçe göstererek haksız bir şekilde ihraç edilen, tutuklanan akademisyenler, barış imzacıları, kamu görevlileri, sendika yöneticileri dahil olmak üzere sayı 100 bini geçti, herkesin yürüyüşüdür. Türkiye’de tam bir hukuksuzluk söz konusu. AKP’ye teslim olmayan, Tayyip Erdoğan’a biat etmeyen her kim var ise tasfiye ediliyor. Bu yürüyüşün ana teması haksızlıklara, hukuksuzluklara karşı birlikteliktir. Bu, CHP’nin bir organizasyonu değildir. Evet biz düzenleme olarak bunu yapmış olabiliriz, ama CHP ile uzaktan yakından ilişkisi olmayan binlerce mağdur ve mazlum da buraya katılıyor. Dolayısıyla bu yürüyüş barış ve kardeşlik isteyenlerin, hukuksuzlukluğa karşı mücadele edenlerin yürüyüşü.

Maltepe’de Sayın Kılıçdaroğlu bir manifesto yayımlayacak. Bu yürüyüş bir ilk veya son değildir. Bundan sonraki hukuksuzluklarda bizler sokaklarda, meydanlarda olacağız. Toplumsal muhalefeti herkesle birlikte örgütleyeceğiz.

CHP uzun yıllardır köklerinden koptu. Şimdi bu mücadeleyle birlikte tekrardan kendisine güç veren, kan veren o damarları açıyor, diğer sol gruplarla ve sosyal hareketlerle bir araya gelecek. Onlara önderlik etmeyecek, birlikte iş yapacak.

Adalet dışında başka bir slogan taşımıyoruz, burada parti kimliğimizi taşımıyoruz, buna çok dikkat ediyoruz. Çünkü 1 Mayıslarda veya başka etkinliklerde bayrak yarışlarıyla, o etkinliklerin ne kadar anlamsız hâle geldiğini gördük geçmişte. Bunun CHP’nin ötesinde bir hareket olmasını istiyoruz.”

Aslı Erdoğan ve Erdal Doğan ile röportaj: “Adalet herkes için”

Ferhat Kentel: "Farklı insanların bir araya geliyor olması iyi bir adım"

Şehir Üniversitesi öğretim üyesi Ferhat Kentel, yürüyüşün kapsayıcılığına işaret etti:

“Türkiye’de muhalefet yapma, bir şeyler söyleme imkanları, demokratik çoğulculuk, kamusal alan gibi imkanlar giderek daralıyor, çok daraldı. Sürekli yaratıcı yöntemler uygulamak lazım. Çünkü dile gelebilecek her söz, yapılabilecek herhangi bir faaliyet, bu iktidarcı veya devletçi tuzağın içine düşebilir. Tam da iktidarın aradığı kutuplaştırıcı, düşmanlaştırıcı dilin içine girmemek için yaratıcı usuller bulmak lazım. Kimin yaptığı da çok önemli. Bunu Kılıçdaroğlu’nun, hatta CHP kimliğinin de dışına çıkarak oldukça yumuşak, esnek ve kapsayıcı bir şekilde yapıyor olması, bunu şu an için bulunmuş en uygun yollardan biri yapıyor. Bunun dünyada çok örnekleri de oldu. Ben sadece yürüyorum, beni duyuyorsan duy, görüyorsan gör. Eğer medya kapanıyorsa o zaman sokaklardan, şehirlerden birtakım insanlar yürüyormuş mesajı vermek, en azından ‘niçin yürüyorlar?’ sorusunu birilerinin kafasında canlandırabilir. Tabii ki birileri provokasyon yapabilir. Ama ben Adalet Yürüyüşü’nün en azından farklı insanları bir araya getiriyor olmasının, Ahmet Faruk Ünsal veya Cihangir İslam’ın ve Kılıçdaroğlu’nun yan yana yürüyor olmasının, Türkiye’de iyi bir adıma işaret ettiğini düşünüyorum. Farklı mezheplerden, farklı inançlardan insanlar. Yürüyüşün örgütlenmesinde alınan önlemler de çok takdire şayan. Kimse kalkıp da öyle kendi kafasına göre slogan atmıyor, laf atanlara laf atılmıyor. Bütün bunlarla çok saygı içeren bir yürüyüş.”

CHP, sokak ve adalet!

Ümit Aktaş: "Umarız yeni bir sürecin başlamasına vesile olur"

Yazar Ümit Aktaş, CHP’nin tarihte ilk kez devlete karşı hak arama mücadelesi verdiğine dikkat çekti:

“Adalet ve Kalkınma Partisi iktidara toplumdaki adaletsizlikleri, eşitsizlikleri, haksızlıkları giderme vaadiyle geldi. Başlangıçta epeyce sorunu da halletti, ilk 5-6 yıl içerisinde. 2010 sonrasında, biraz belki de muktedirleşmenin bir neticesi olarak, o adaletsizlikleri giderme vaadi tersine dönmeye başladı. Giderek adaletsizlik ve hukuksuzluk üreten bir yapı ortaya çıkardı. Başlangıçta yine kendisinin sebep olduğu, HSYK’nın bütünüyle FETÖ’cü hakimlere teslim edilmesiyle başlayan bir süreçti. Sadece HSYK’nın değil, yargının, emniyetin, ordunun, önemli kamu bürokrasisinin neredeyse bütünüyle bu yapıya temsil edilmesi başlı başına haksızlık üreten bir süreçti. Çünkü geçtiğimiz yıl yapılan darbe girişiminde de gördüğümüz gibi, bu yapı tamamıyla kendi iktidarı için çalışan, çatışan, insanları katletmeyi bile göze alan bir yapıydı. Ama Ak Parti de bu yapının önemli mevkilere gelmesine yol açtı. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, bu kez hukuksuzluk, FETÖ’ye yönelik operasyonlar içerisinde yapılmaya başlandı. KHK’lardan da alınan güçle, genel olarak toplumdaki muhalefet tasfiye edilmeye başlandı. Birçok insan mağdur edildi, haksız bir şekilde yargılandı, hatta yargılanmadan işinden atıldı. Buna bir şekilde toplumsal tepki gösterilmesi gerekiyordu.

Bu tepkinin CHP ekseninden gelmesi de manidardır. CHP’liler de belki de tarihlerinde ilk kez devlete karşı hak arama yürüyüşü yaptılar. Önemli bir nokta tarihimizde. Belki biraz kendilerini de özeleştiriden geçirmelerine vesile olur diye düşünüyorum, böyle bir pozisyona düşmeleri. Bu yürüyüşe başlama nedenleri de ilginç; kendi milletvekilleri tutuklanınca harekete geçtiler.

Keşke bunu daha önceden yapsalardı. Ve hatta daha önce, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasına destek vermeselerdi. Bunu yapmadılar, bu noktaya geldi. Bu noktada tepki gösterdiler, önemli bir şey. Umarız bu CHP için de Ak Parti için de Türkiye’deki genel toplumsal kesimler için de yeni bir sürecin başlamasına vesile olur.”

(Sosyalist İşçi)

Bültene kayıt ol