(Röportaj) Hrant'ın Arkadaşları'ndan Bülent Aydın: “10 yıldır anlattığımız gerçekler kanıtlanıyor”

27.12.2016 - 09:54
Haberi paylaş

Hrant Dink cinayetinde ihmali veya dahli olan kamu görevlilerinin yargılanmasında önemli gelişmeler yaşanıyor. Hrant’ın Arkadaşları’ndan Bülent Aydın, duruşmaları takip ediyor.

Sosyalist İşçi gazetesi, 9. celseye verilen bir günlük arada, sanık ifadelerinde ortaya çıkan gerçeklere dair değerlendirmelerini Bülent Aydın’a sordu.

Röportaj şöyleydi: 

Hrant’ın arkadaşları 10 yıldır dahli ve ihmali olan devlet görevlileriyle tetikçilerin birlikte yargılanması gerektiğini söylüyordu. Bu talep neden önemliydi?

Bu dava ilk başladığında müsamereyi bırakın demiştik. Sadece tetikçilerin yargılandığı hatta onların mahkeme salonunu şov yeri haline getirdiği duruşmalar gördük. Bu duruşmalarda başta Dink ailesi olmak üzere insanlar taciz edildi. Bu dönemde duruşmalar Beşiktaş’taydı ve Hrant’ın Arkadaşları’nın mahkeme önündeki adalet nöbetleri sürüyordu. Biz bugün gelinen aşamayı önemsiyoruz. Şubat 2016’daki Yargıtay kararının peşinden, soruşturulmasına izin verilen 26 kamu görevlisi için dava bozulup yeniden görülen davayla birleştirildi. 16 Şubat’ta kesinleştirildi bu karar. Daha sonra ilk celse 19 Nisan’da gerçekleşti. 19 Nisan’dan itibaren hemen her celse 2-3 tetikçi değil, kusuru, dahli, ihmali görülen kamu görevlileri ki üst düzey görevliler bunlar, yargılandığı başka bir aşamaya geçti. Şu an ortasında olduğumuz davanın 9. celsesi. Onların yargılanmaya başlamasından itibaren, bizim en başta dikkat çektiğimiz gerçeklerden bir kısmı; tutuklu, tutuksuz sanıkların ifadelerindeki çelişkilerde ve birbirlerine yönelttikleri suçlamalarda ortaya çıktı. Baştan beri altını çizdiğimiz gerçeklerin bir kısmının kanıtlandığını düşünüyoruz. Bu davanın en önemli sanıklarından, en başından itibaren Hrant Dink cinayeti süreciyle doğrudan ilgisi olan, İstihbarat eski Daire Başkanı ve Trabzon eski Emniyet Müdürü Ramazan Akyürek’in sorgusu tamamlandı.

Sanık ifadelerinde çok önemli bilgiler ortaya çıkıyor. Cinayet istihbaratında “öldürülecek” ifadesinin değiştirilmesi gibi. Kamu görevlilerinin ihmalinin, kusurunun, dahlinin ortaya çıktığı başka ifadeler oldu mu?

Önceki duruşmalarda Ramazan Akyürek ve dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah arasında tartışma olmuştu. Cinayetten 1 yıl önce Trabzon’dan yazılan raporda, Hrant Dink’in Yasin Hayal ve grubu tarafından “ne pahasına olursa olsun öldürüleceği” biliniyor. Bu yazı ilgili kurumlara yollandığı için aslında herkes biliyor.

Celalettin Cerrah’ın cinayetin ardından, Hrant Dink’in öldürüleceği bilgisinin yer aldığı bu raporun imha edilmesini istediği ortaya çıktı. Raporu imha etmeyi reddettiğini söyleyen Ramazan Akyürek, Cerrah’ın kendisine “Raporu imha et yoksa yanarız” dediğini ifade etti. Celalettin Cerrah neden “hepimiz yanarız” diyor? Çünkü cinayetten bir yıl önce, Hrant Dink’e yönelik eylem hazırlığı bilgisi İstanbul’a gelmesine rağmen Emniyet, MİT, Valilik kısaca devlet kurumları, Hrant Dink’i korumak için hiçbir şey yapmıyor.

O dönemi hatırlarsak, Trabzon’daki ırkçı milliyetçi çetenin tertibi dışında başka faktörler de vardı. Hrant Dink mahkum edilmişti, İstanbul’da ona karşı linçler yürütülüyordu, Agos’un önünde toplanıp ırkçı mesajlar veriliyordu, hemen her gün Hrant Dink hakkında gazetelerde hedef gösteren şeyler çıkıyordu, Hrant Dink’in bizzat kendisi hayatının tehlikede olduğuna dair yazılar yazıyordu. Bütün tehditlere rağmen hiçbir şey yapılmadı.

Mahkeme heyeti çapraz sorgusunda Ramazan Akyürek’e söz konusu ifadelerini tekrar sordu. Cinayetten sonra  Ramazan Akyürek Ankara’ya çağrılıyor, Emniyet Genel Müdürü,  İçişleri Bakanı, İçişleri Müsteşarı ve Başbakan’ın olduğu bir yerde, kendi ifadesiyle Cerrah’ın “uygunsuz teklifini” anlatıyor. Eski Mülkiye Başmüfettişi Şükrü Yıldız’ın dünkü duruşmadaki ifadesinde de önemli bilgiler vardı. Bütün bunlar birbirini tamamlayan şeyler.

Şükrü Yıldız hemen cinayetten sonra görevlendirilmiş. İstanbul Emniyet, Trabzon Emniyet ve Jandarma’yla ilgili araştırma yapmış. “Araştırdığım zaman İstanbul ve Trabzon Emniyet Müdürleri, Trabzon İl Jandarma Komutanı ve Vali’nin hemen görevden alınmasını istedim” dedi.

Ankara’da dönemin Başbakanının olduğu toplantıda, İstihbarat Daire Başkanı, dönemin İstanbul Emniyet Müdürü’nün belge yok etme teklifini reddettiğini, İstanbul’a gitmek istemediğini söylüyor. Hrant Dink’in öldürülmesinden sonra görevden uzaklaştırılanlar var, fakat Celalettin Cerrah’a hiçbir şey yapılmadı. Hakim Ramazan Akyürek’e “olaydan sonra bazı yüksek rütbeli emniyetçiler görevden alındı ama siz ve Ali Fuat Yılmazer görevden alınmadınız, bunu nasıl yorumluyorsunuz” diye sordu. Akyürek’in cevabı “bunu bana değil cinayetten sonra Vali, Emniyet Müdürü ve Bakan olanlara sorun” oldu.
Davanın ilk aşamasında, Beşiktaş’ta slogan atarken isim verirdik “yargılansın”diye bu söylediğimiz insanların bir kısmı yargılanıyor. Ama bir kısmı için ne soruşturma ne yargılama açıldı.
 

Hrant’ın Arkadaşları’nın açıklamasında ilk dava müsamereydi, bu sefer sahici olabilir ama engeller var deniyor. Nedir engeller?

Birincisi bugün anayasadan tutun yasalara, yargıyla ilgili uygulamalara kadar yaşanan karmaşalar ve adalet sürecindeki boşluklar. İkincisi kamu görevlileri davasında hissedilen, cinayetin sorumluluğunu devlet içindeki bir kesime yükleme çabası. Bu çaba cinayetin üzerindeki karanlık perdenin hâlâ sürmekte olduğunu bize gösteriyor.

Ayrıca davalarda cinayetin önemli ayaklarından biri eksik. Hepimizin daha fazla şey bildiğini tahmin ettiğimiz Jandarma boyutu var. En başından beri Trabzon’da yuvalanmış olan, Alperen Ocağı, Nizamı Alem Ocağı, yerel mafya bağlantıları sık sık gündeme gelen Yasin Hayal ve grubunun Jandarma’yla ilişkisi var. Cemaat operasyonuna bağlı gelişmelerle, Jandarma görevlilerinin Agos ve Hrant Dink’in evinin etrafında bulundukları, cinayet günü tetikçiyle konuşmaları ve görüntüleri tespit edildi. Jandarma rolü yadsınamaz. Bu konuda soruşturma var ama davaların birleştirilmesini istiyoruz.

Bu olmazsa dava, bir Mülkiye Müfettişinin ve Ali Fuat Yılmazer’in çapraz sorgusuyla ilerleyecek. Çoğu üst düzey kamu görevlilerinin savunma ve sorguları tamamlanacak. Tanıklar dinlenecek ve ondan sonra davayla ilgili mütalaa verilecek. Bizim görüşümüz, bu dava bu haliyle eksik. Adalete ulaşmak için gerideyiz. İlk dava sürecine göre bu yılki süreç daha gerçek bir yargılama. Ama hâlâ adalete ulaşmakta kuşkularımız var.

Ramazan Akyürek’e devlet içindeki bir yapılanmaya dair soru sorulduğunda, Dink cinayetiyle cemaat yapısının ilgisinin olduğunu kesinlikle düşünmediğini söyledi.  Bunu nasıl yorumluyorsunuz?

Bu davada yargılanan sanıklara, Cemaat ve onla bağlantılı olarak emniyet içindeki özel yapılanma hakkında sorular ısrarla heyet tarafından yönlendiriliyor. Emniyet’te Cemaat yapılanmasının uzantısı olan bir şura örgütlenmesine dair deliller ortaya çıktı. Bunlara ilişkin başka mahkemelerde yargılama yapılıyor. Hrant Dink cinayeti davasında yargılanan bazı emniyet müfettişleri, bilirkişiler, istihbaratçılar 15 Temmuz’la ilgili davalarda yargılanıyorlar.

Duruşmalar boyunca Ramazan Akyürek ve diğerleri böyle bir yapılanmanın izini görmediklerini söyleyerek iddiaları kabul etmediler. Ama bazı polisler emniyet içindeki yapılanmaya ilişkin dikkat çekici anlatımlarda bulundular. İstanbul Emniyeti’nde görevli ve Cemaatçi olduğu iddia edilen ekip tarafından tasfiye edilmek istendiğini söyleyen üst düzey emniyet yetkilisi, Emniyet Genel Müdürü’nden bu konuda karşılık alamadığını ifade etti. Celaletin Cerrah’ın anlatımına göre, Ali Fuat Yılmazer’in atanmasına kendisi muhalefet ediyor. Yeni atanan istihbarat daire başkanı 300 civarı polisi değiştiriyor ve bir liste getiriyor Cerrah’ın onaylaması için. Cerrah listeyi kabul etmeyince konu İçişleri Bakanlığı’na yansıyor. Bakan Cerrah’ı Ankara’ya çağırıyor ve ona Yılmazer’in dediğini yap diyor.

O gün yaşanan ilişkiler, bugün yaşanan siyasi durumlara bağlı gelişmelerle sınırlı tutulamaz. Cemaat davalarında ve Hrant Dink davasında yargılanan resmi kişilerin hepsinin cinayetle ilgisi var. Ama bununla sınırlı değil. Devletin tüm kademelerinin bu cinayette katkısı var. Baştan beri bunu söylüyoruz. Bir dönem Ergenekon davalarında yargılananlarla sınırlı tutulmak istendi, onların da parmağı vardı, şimdi Cemaatle sınırlı tutulmak isteniyor. Biz her zaman “hepiniz oradaydınız” dedik. Demeye devam ediyoruz. Biz bitti demeden, bu dava bitmez demek istiyorum. Hâlâ bu katillere öldür diyenler ortaya çıkmadı, yargılanmadı. Bu yapılana kadar biz devam edeceğiz.

19 ocak 2017’de öldürülüşünün 10. Yılında, vurulduğu yerde, vurulduğu saatte Hrant Dink’i anacağız. 10 yıldır süren adalet arayışı ve vicdan mücadelesi söz konusu olan.

Bültene kayıt ol