Milyonlar çözüm ve demokrasi istiyor

06.12.2016 - 10:56
Haberi paylaş

Sosyalist İşçi gazetesi, OHAL koşullarında birleşik mücadele olanaklarını, mücadele eden aktivistlere sordu.

Necmiye Alpay ve Aslı Erdoğan için nöbet tutanlar, Tahir Elçi’yi ananlar, şiddete karşı sokağa çıkan kadınlar, işine geri dönmek için yılmadan eylem yapan emekçiler, Hrant için adalet için diyenler, Demirtaş’a ve tutuklu vekillere özgürlük talep edenler, gazeteciler, öğrenciler, işçiler, kadınlar, LGBTİ’ler farklı alanlarda mücadele ediyor, özgürlük ve demokrasi istiyor.

Sosyalist İşçi, herkesi birleştirecek bir mücadele için nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini demokrasi mücadelesinin aktivistleriyle konuştu.

Öğrenciler olarak bu süreçte nasıl bir mücadele örmek gerektiğini   düşünüyorsunuz?

Enes Karakaş (Boğaziçi Üniversitesi hazırlık öğrencisi):

Karşılaştığımız durum karşısında hatları keskinleştirmeliyiz. Zalimlere karşı mazlumlar diyalektiğini kurmalıyız ki bu antifaşist cephenin benim terminolojimdeki adı. Mazlumların zulümden kurtulmasının yegane yolu, tümünün birlikte ortak bir yol oluşturması. Şu anki hükümetin politikalarına karşı güçlerimizi birleştirmeliyiz. Temel bir gerçeklik yani bir içtimai mukaveleden bahsediyorum. Medine Vesikası gibi bir şey içinde Yahudiler de inanmayan Araplar da vardı, birlikte hareket ettiler. Çünkü çıkarlarımız ortak. Ayrıca bize saldıran tarafın da nasıl bir ortak cephede hareket ettiğini göz önünde bulundurmalıyız. Yaptıklarının nasıl bizim hayatlarımıza sirayet ettiğini anlamalıyız. MÜSİAD, TÜSİAD vb. sermaye çevreleriyle, bunlar birlikte hareket ediyorlar.

İdil Ügüt (Boğaziçi Üniversitesi öğrencisi):

Kampüslerde ortak hareket etmenin demokratik yöntemlerini bulup, demokrasi söylemini yükseltebileceğimiz alanlar açmalıyız. Bize egemenlerin dayattığı ‘inanan, yeterince inanmayan, inanmayan’ gibi, aslında bizim birlikte mücadele etmemize engel olmaması gereken faktörleri, bir araya gelerek aşmalıyız. Barış, demokrasi, eşitlik, çözüm gibi temel talepler üzerinden sürekli mücadele edebileceğimiz alanları açmalıyız. Bir yandan tarihle yüzleşmeye diğer yandan Marksizmi daha geniş kesimlere aktarmaya çabalamalıyız. Dünyayı  değiştirme gücümüz olmadığına dair egemen ukalalığa karşı, ufak değişimlerden daha büyüğüne mücadeleyi büyütmeliyiz. Yaşam alanlarımızı savunurken haklarımızı da genişletmeliyiz. Daha küçük görünen bir mücadele içinde bile, hayatlarımıza dokunan bütün meseleleri işleyebiliriz. Demokrasiye dair herkesin kaygısının olduğunu, çözüm isteyen milyonların olduğunu da bu mücadele içinde unutmamalıyız. Demokrasi isteyen farklı kesimlerin bir araya gelip sesini duyurabileceği bir miting, bu dönemde çok anlamlı olacaktır. Herkese kolay gelsin.

"KESK mitingi sendikayı aşağıdan bir şekilde örgütlemenin fırsatı"

Can Irmak Özinanır (Ankara Üniversitesi öğretim görevlisi ve Eğitim-Sen üyesi):

Mesleğini icra etme hakkı elinden alınan akademisyenlerden birisin. Biraz kendi sürecinden bahseder misin?

1 Eylül’de yayınlanan KHK’da Ankara Üniversitesi’nden de Eğitim-Sen’li arkadaşlarımın aralarında bulunduğu pek çok kişi ihraç edilmişti. Bundan yaklaşık bir hafta sonra 3 ay süreyle açığa alındığıma dönük bir yazı bana tebliğ edildi. Açığa alınmam bir BİMER ihbarına dayanıyor ve gerekçe olarak “15 Temmuz sonrası terör örgütüne destek veren” yazılar yazdığım iddia ediliyordu. Yani beni darbecilerle ilişkilendirmeye çalıştıklarını düşündüm, bu benim gibi bir sosyalist için elbette çok sinir bozucu oldu. Geçtiğimiz günlerde 29 Ekim KHK’sına dayandırılarak açığa alınma sürem belirsiz bir zamana kadar uzatıldı. Gerekçe olarak üstümdeki şüpheleri ortadan kaldıracak bir belgeye ulaşamadıklarını söylüyorlar oysa iki buçuk ayı aşkın süredir bana hangi yazı veya sosyal medya paylaşımlarımdan suçlama yönelttiklerini söylemediler. Ben bunu solcu, muhalif, barış imzacısı ve sendika aktivisti akademisyenlere dönük yıldırma politikasının bir parçası olarak görüyorum. 

OHAL’in Kürtlere ve sol muhaliflere dönük sindirme politikası olarak uygulanmasına karşı farklı direniş pratikleri var. Adliye önlerinde toplanmaktan dayanışma akademilerine dek. Bu direnişleri birleşik bir mücadeleye dönüştürmek nasıl mümkün olur?

Bence bu pratikleri zaten birleşik bir mücadelenin parçaları olarak görmek gerekir. Ankara’da da bir dayanışma akademisi için çalışmalar başladı. Bu dönemde dayanışma için atılan her adım hayatî bir öneme sahip ancak bu dayanışma çabalarının bilgisinin her yere yayılması tabiri caizse bir dayanışma ağı ortaya çıkmasını önemsiyorum. Üstelik şu anda büyük oranda işten atılanlar ve açığa alınanlar üzerinden yürüyen bir çaba var, bu elbette merkezî önemde ama eğer hükümet kamu çalışanları rejimi gibi değişiklikleri hayata geçirirse herkes güvencesizleşmiş olacak. Buna direnmek şart.

KESK önümüzdeki ay miting kararı aldı. Bunu nasıl değerlendiriyorsun?

KESK’in miting ve mitingi örgütlemeye dönük bir dizi adım atma kararı alması bence son dönemin en önemli gelişmelerinden biri ve OHAL rejimine karşı toplumsal muhalefetin bir araya gelişini sağlayabilir. Geçtiğimiz günlerde kadın hareketinin hükümete nasıl geri adım attırabildiğini gördük. Daha geniş kitleler, daha büyüğünü yapabilir. Bence bu mitingin örgütlenmesinde bugüne kadarki bazı alışkanlıklardan kurtulmamız şart. Uzun zamandır çok kısa süre önce duyurulan, dolayısıyla örgütlenemeyen eylemler yapıyorduk. Sendikaların üye kaybettiği, korkunun yayıldığı bir atmosferde KESK mitingi sendikayı aşağıdan bir şekilde örgütlemenin, KESK üyesi olmayan emekçilere de seslenmenin, genişlemenin fırsatı olarak görülebilir. Bunun en önemli adımı mitingi işyerlerinde örgütlemek. Ayrıca barış, demokrasi ve özgürlük isteyen tüm kesimler bu süreçte KESK’e ve sendikalara sahip çıkmalı, sendikalara gitmeli ve mitingin örgütlenmesine katkıda bulunmalı diye düşünüyorum.

Diren Cevahir Şen (Avukat-Feminist):

OHAL sonrası gelişmeleri ve birleşik mücadele ihtiyaçlarını, bu arada KESK’in miting çağrısını nasıl değerlendiriyorsun?

OHAL uygulamalarına karşı kolektif, ortak, birlikte mücadele edilmesi gerektiğinden yanayım. Maalesef Türkiye’de blok, platform gibi şeyler sonuç vermiyor, tamamlanamıyor. Kısa bir sürede dağılıyor. Ama biz avukatlar olarak OHAL’e karşı Hukukçular platformu kurduk. Gayet de iyi gidiyor. Çok farklı çevrelerde siyaset yapan örgütlü avukatlardan bağımsızlara, barış için imzacılara herkesi kapsayan bir yapı. Daha teknik bir iş yapıyoruz elbette, hukukçu platformu olduğumuz için. Ama OHAL’e karşı, KHK’lara karşı mücadele ortak bir çalışmayla olmalı. Kamuoyu yaratmak, sonuç almak, kitlelere ulaşmak için birlikte olmalıyız. Emek örgütleri, öğrenciler, meslek grupları, bireyler, partiler, STK’lar bu koşullarla ortak mücadele etmeli. Çünkü OHAL hepimizi etkiliyor. Doğayı, kadınları ama yurttaşlar olarak hepimizi, gündelik hayatımızı etkiliyor. ‘Armutun sapı’ demeden birlikte mücadele zeminlerinin olanaklarını fiilen örmeliyiz.

Bültene kayıt ol