(Röportaj) Yasin Altıntaş: “Ne özür ne tazminat şartı gerçekleşti”

27.08.2016 - 07:02
Haberi paylaş

Türkiye ile İsrail arasında ‘normalleşme’ diye yansıtılan anlaşma meclisten geçti ve onaylaması için Cumhurbaşkanı’na gönderildi.

Sosyalist İşçi gazetesi, hükümetin İsrail konusundaki bu politika değişikliğini ve anlaşmaya tepkileri Müslüman aktivist Yasin Altıntaş’la konuştu.

Hükümet anlaşmanın zafer olduğunu söylüyor. Gerçekten öyle mi?

Hükümet anlaşmanın zafer olduğunu net olarak söylemekten çekiniyor. Belki kendileri de farkındalar ne kadar kötü olduğunun.  Anlaşmanın içeriği okununca zafer olması bir tarafa, Cumhurbaşkanı’nın kendisinin dört sene kadar önce açıkladığı hiçbir şeyle uyuşmuyor. O dönem özür dilenmesi, tazminat ödenmesi ve Gazze’ye ablukanın kalkması şartları Cumhurbaşkanı tarafından açıklanmıştı. Bu şartların hiçbiri gerçekleşmiyor.

Özür şartının 2013’teki bir telefon görüşmesiyle yerine geldiği söyleniyor. ‘Netanyahu aradı özür diledi’ deniyor ancak yazılı hiçbir metin yok. Uluslararası hukukta sözlü ifadeler ne kadar geçerliyse, bu telefon görüşmesi de o kadar geçerli.

Tazminat anlaşma metninde ‘tarafın suçsuz olmasına rağmen jest olarak ödeme’ şeklinde yer alıyor. Adı hiçbir şekilde tazminat olarak geçmiyor. Anlaşmaya göre İsrail suçsuz olduğunu lütuf olarak da Mavi Marmara’da zarar görenlere ödeme yapacağını beyan etmiş oluyor. Ödemeyi de doğrudan zarar görenlere ve yakınlarına değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin belirlediği bir hesaba aktaracak. Kısaca Mavi Marmara’da mağdur olanlar tazminat almış olmuyor. Yani özür şartının yanı sıra tazminat şartı da gerçekleşmiyor.

Anlaşmada ablukayla ilgili hiçbir ifade yok. İma yollu ifade bile yok.  Abluka bir yana, İsrail’in Filistin üzerindeki politikalarını son dönemde Gazze’nin bombalanmasıyla birlikte görüyoruz. Daha da sertleşen, hukuku hiçe sayan, yeni yerleşim yerleri yaratmaya çalışan, balıkçıların açılmasına engel olan, tarım arazilerini yok eden politikalar var. Ablukanın hafiflemesi bile söz konsu değil. Cumhurbaşkanı’nın kendisinin ilan ettiği şartların hiçbiri yerine gelmiyor. Çoğunluğu AKP’nin oylarıyla mecliste kabul edildi anlaşma. Şimdi Cumhurbaşkanı’nın onayını bekliyor. Kazanımlar var deniliyor ama metinde buna dair işaret dahi yok.

Neden İsrail’le anlaşma yapıldı?

Bu soruyu ben kendime de sordum. Şu anda Türkiye’nin izlediği, Rusya’yla yakınlaşma gibi konular gündemdeyken böyle bir anlaşma neden alelacele meclise getirildi anlaşılır değil. İsrail’i ABD’den bağımsız düşünmek mümkün değil. Bu anlaşma ABD ile gerilen ilişkileri yumuşatmak için bir araç olarak kullanılıyor olabilir. Son dönemdeki dış politika eğilimleri değişiyor. İran ve Rusya’yla sıcak temaslar, Şangay Beşlisi tartışmaları, hatta Suriye’de ‘Esad’lı çözüm olabilir’ gibi Suriye politikasının değişebileceğine dair sinyaller  var. Bu ortamda ABD ile denge politikası yürütmek için İsrail’i araç olarak kullanıyor olabilirler.

Türkiye’de Filistin ve özellikle Mavi Marmara konusunda büyük bir duyarlılık var. Mevcut anlaşma duyarlı kamuoyunda nasıl bir tepki çekti?

Anlaşma ilk gündeme geldiğinde, daha anlaşma metnindeki maddeler net olmasa da İHH öncülüğünde bir grup STK hükümetin yanlış yaptığını söyleyerek tepkilerini ortaya koydular. Cumhurbaşkanı’nın konuşmasında çok sert çıkmasından ve ‘giderken bize mi sordunuz’ ifadelerinden sonra İHH başta olmak üzere bu STK’ların hepsi geri adım attı. Anlaşmanın meclise gelişinde adeta ölüm sessizliğine gömüldüler. Olumlu veya olumsuz hiçbir tepki yok. Anlaşmadan hemen sonra İsrail’in Gazze’yi vurması üzerine cılız da olsa sesler çıktı. Ama bu konuda hep önde olan STK’lar, kanaat önderleri sessizliğe bürünmüş durumda. Hükümete yakın olan hatta güdümünde görünen STK’lar zaten anlaşmayı kazanım diye anlatıyor, onları bir kenara bırakıyorum. Onlar hiçbir zaman bu konuda gür sesi çıkmayan, yarı devletçi STK’lar.

Muhalif İslami gruplar içinde bu anlaşmanın ağır hezimet olduğuna dair fikir birliği var. Hükümete hep muhalif kalmış ekipler genel olarak böyle düşünüyor. Şehit edilenlerin yakınlarının ciddi tepkileri var. Genel olarak şehit yakınlarının hepsi sosyal medyadan tepkilerini dile getirdiler. Ama bunun haricinde geçmişte yüz binlerce insanın protestolarında toplandığı, hükümete baskı yapan grupların sessizliği var. Anlaşmaya tepki gösterenlerse sayısal olarak büyük kitleleri olan gruplar değil. Entelektüel birikimleri yüksek ama sayısal olarak azlar. Ayrıca eylemleri blokoja uğruyor. Dün İsrail Konsolosluğu’na protesto için girmeye çalışan 5 kişi gözaltına alındı. Bu tip haberlerin merkez ve yandaş medyada esamesi okunmuyor. Protesto eylemleri oluyor ama absorbe ediliyor medya tarafından veya amacı dışında haberleştiriliyor. Eylemin amacı anlaşma metnini protestoyken darbe sürecini katarak sulandırıp veriyorlar haberleri.

Anlaşma meclisten geçtikten birkaç gün sonra İsrail Gazze’yi yine bombalamaya başladı. Hükümetin yaklaşımı ne olur?

Bugün bir nota verdiler. Ama cılız bir nota. Duymaktan bıktığımız ifadeler. Orantısız güç gibi her zaman duyageldiğimiz ifadeler dışında bir şey yok. Hükümetin tavrında değişiklik olacağını düşünmüyorum. Anlaşmaya halk tepkisi oluşmaması için belki yüksek tonda açıklamalar duyabiliriz. Ama normal rutinde devam edecek diye düşünüyorum bu anlaşma.

Bültene kayıt ol