11 soruda Kamp Armen

31.07.2015 - 14:36
Haberi paylaş

Kamp Armen Dayanışması ve Nor Zartonk aktivistleri, 87 gündür direnişin sürdüğü Tuzla'daki yetimhanenin tarihi ve mücadeleleriyle ilgili 11 soruya yanıttan oluşan bir metin hazırladı.

"11 soruda Kamp Armen" metni şöyle:

Kamp Armen nedir?

Anadolu’dan kendi anadillerini ve kültürlerini öğrenebilmeleri amacıyla İstanbul’a getirilen yoksul ve yetim Ermeni çocukların özellikle yaz aylarında eğitimlerine devam edebilmeleri ve doğayla buluşabilmeleri için İstanbul Tuzla’da kurulmuş olan bir yetimhanedir.

Kamp Armen nasıl kuruldu?

Kamp Armen’in Tuzla’daki arazisi 15.11.1962 yılında parası ödenerek ve resmi makamlardan gerekli izinler alınarak Gedikpaşa Ermeni Protestan Kilisesi ve Mektebi Vakfı tarafından satın alınmıştır. Kamp binası 8 ila 12 yaşlarındaki çocukların 3 yaz boyunca başlarındaki kalfalar ile çalışması ile inşa edildi. Çocuklar 3 yaz boyunca kendi kazdıkları kuyudan tulumbayla su çekip, sahilden taşıdıkları kumları bu suyla yıkardılar, harç kardılar, tuğla taşıdılar, temel kazdılar… Kamp’ın o dönem çorak olan arazisine fidamlar diktiler, bugün gölgesinde dinlendiğimiz ağaçlara can suyu ile birlikte kendi isimlerini verdiler. Hrant’ın deyimiyle kimsesiz, yetim ve yoksul çocuklar kendi emekleriyle önce kendilerine bir ev sonra da bir uygarlık inşa ettiler.

Kamp Armen’in faaliyetleri nelerdi?

Kampa gelen çocuklar hem uzun yaz tatilinde kışın öğrendiklerini unutmamış oluyor hem de bu süre içinde doğa ile buluşuyorlardı. O yıllarda henüz kentleşmemiş olan Tuzla’da  hayvanları ile iç içe, toprakla ve denizle uğraşarak hayatı her yönüyle tecrübe ediyorlardı. Bunların yanı sıra müzik, halk oyunları, spor gibi falliyetlerle gelişimlerini sürdürüyorlardı.

Azınlık Vakıfları yabancılara mı ait?

Hayır azınlık vakıfları yabancı vakıflar değildir. Yakın zamana kadar bu vakıflar pek çok hukuki ve siyasi metinde ırkçı bir söylemle yabancı vakıfları olarak anılmışlardır. Oysa bu kurumlar bu topraklarda yaşayan Yahudi ve Hristiyan halkların Osmanlı devlet sistemi içerisinde kendi dini, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayabilmeleri amacıyla kurulmuş, cumhuriyet döneminde de yine yurttaşlar tarafından kanunlar çerçevesinde yaşatılan ve kullanılan kurumlardır.

Bu vakıflar mülk edinebilirler mi?

Pek çoğu padişah fermanları ile kurulmuş oldukça köklü bu vakıflar 16 Şubat 1328 (1913) tarihli Eshası Hükmiye’nin Emvali Gayrimenkuleye Tasarruflarına Dair Kanun ile o güne kadar fermanlara dayanarak edindikleri ve genellikle nam-ı müstear veya azizler adına kaydedilmekte olan taşınmazlarını kurum isimleriyle tapuya tescil ettirmişlerdir.

Cumhuriyet döneminde ise 1935 yılında çıkarılan 2762 sayılı vakıflar kanununun 44. Maddesi ile gayrimüslim cemaat vakıflarının taşınmazları konusu düzenlenmiş, 1913 yılında çıkan kanun uyarınca verilen belgelerin kabul edilip taşınmazların tapularının verileceği kabul edilmiştir. Geçici bir madde ile de vakıfların ellerindeki taşınmaz mallarını Vakıflar Bölge Müdürlükleri’ne bildirmeleri istenmiştir. Bu vakıfların 1936 yılında verdikleri bu beyannameler, yani 1936 Beyannameleri, 08.05.1974 tarihinde  Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Tarafından vakıfname olarak kabul edilmiş ve bu beyanlarda vakfın mal edinebileceğine dair açık bir ifade yer almadığından ilgili vakıfların mal edilnemeyeceği kararına varılmıştır. Bu karar, 1936 yılı sonrasında vakıfların tüm gerekli yasal prosedürleri tamamlayarak satın alma, vasiyet ve bağış yoluyla edindiği taşınmazların ellerinden alınmasına vesile edilmiştir.

Kamp Armen’e ne oldu?

1974 yılında Yargıtay Yüksek Hukuk Dairesi’nin verdiği bir karar ile birlikte 1936 yılında vakıflardan istenen gayrimenkul beyanları dışında mülk edinmelerinin önüne geçilmiş oldu. 1936 ile 1974 arasında edinilen mülkler ise ilk sahiplerine, eğer ilk sahip bulunamıyorsa devlete devredildi. Vakıfların tapulu mülkleri hiçbir bedel ödenmeden birer birer ellerinden alındı. Bu bağlamda Kamp Armen’in tapusunun iptali için Vakıflar Genel Müdürlüğü 26.04.1979 yılında Kartal 3. Asliye Mahkemesinde dava açtı. 10.03.1983 yılında sonuçlanan bu dava ile vakfın elindeki tapu iptal edilip, tapu 1962 yılında araziyi parasını alarak satan şahıs adına bedelsiz olarak tescil edildi. Vakfın 1996 yılına kadar süren hukuk mücadelesi benzer örneklerde olduğu gibi sonuçsuz kaldı. Hayırseverlerin bağışları ve çocukların emeği ile kurulmuş olan bu yetimhane hiçbir bedel ödenmeden vakfın elinden alındı ve el değiştirmeye başladı.

Avrupa Birliği sürecinde çıkarılan yasa ve yönetmelikler ile bu sorunlar çözülmemiş miydi?

Hayır! AİHM’in (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) verdiği kararlar ve Avrupa Birliği süreci ile birlikte vakıflara yönelik bu antidemokratik ve insan haklarına aykırı uygulamanın sonlandırılması amacıyla çeşitli düzenlemeler yapıldı. AB üyeliğine geçiş sürecindeki reformlar kapsamında, vakıflar mevzuatında 2003, 2008 ve 2011 yıllarında çeşitli değişiklikler yapılmış ve azınlık vakıflarının taşınmaz mallarına yönelik uygulamaların düzeltilmesi adına adımlar atıldı. Ancak, ihlal edilen mülkiyet haklarının yine kısmen ve sınırlı bir biçimde geri verilmeye çalışılması ve sürekli çıkarılan bürokratik engeller nedeniyle, bu düzenlemeler de vakıfların mülkiyet sorunlarına kökten bir çözüm getirmemiştir. Yasal düzenlemelerin yanında bir zihniyet değişimi yapılması bu sorunların çözümü için şarttır.

Soykırım Kamp Armen ile sürüyor ne demek?

Soykırım, sistematik, devlet eliyle planlanmış ve örgütlenmiş, tehcir ve tecrit gibi önceden tasarlanmış araçları ve usülleri etkin bir biçimde yaygınlaştırılmış bir imha politikasıdır. 1915’te milyonlarca Ermeni’nin yok edilmesi, bu coğrafyanın en büyük yarasıdır. Soykırım, bir halkın fiziksel ve bedensel varlığını imha etmekle sınırlı kalmayıp, onun tüm toplumsal, kültürel ve mekânsal aidiyetlerini de yok etmeyi kapsar. Soykırım, bir ortak tarihi bütün tecrübesiyle birlikte yok etmeye, topyekûn imha etmeye kast etmektedir.

Kamp Armen Anadolu’nun çeşitli yerlerine dağılmış kılıç artıklarının çocuklarının kendi kültür ve kimliklerini öğrendikleri mütevazi bir mekan iken devlet eliyle gasp edilmiştir.

Kamp Armen’i yıkmaya kalkışmak, Türkiye’de soykırımın bitmediğini, aksine etkin bir yok etme politikası olarak şiddetle devam ettiğinin en önemli kanıtıdır. Hrant Dink’in devlet eliyle katledilmesi, katillerinin yargılanmayıp korunması, Sevag Balıkçı’nın bir 24 Nisan günü zorunlu askerlik görevini sürdürürken öldrülmesi, Maritsa Küçük cinayeti, Türkiye’nin dört bir yanındaki Ermenilerin maruz kaldığı bizzat devlet ve resmi kurumlar eliyle düşmanlaştırma, yalnızlaştırma, mülksüzleştirme, adını saymakla bitiremeyeceğiz kadar yaralama, korkutma, linç, tehdit, baskı tecrübeleri soykırımın devam ettiğinin kanıtıdır.

Kamp Armen’de neler oluyor?

6 Mayıs sabahı başlayan Kamp Armen yıkımı, gerek duyarlı demokrat Tuzlalıların gerekse konuya duyarlı pek çok siyasi parti ve sivil toplum kuruluşunun alana gelmesi ile durdurulmuştur. İlk günden bu yana Kamp Armen’de adalet nöbeti sürmekte. Bu süre zarfında Kamp Armen’in bahçesinde tüm halklardan ve inançlardan dostlarımız ile birarada dayanışma içerisinde yeni bir yaşam inşaa etmekteyiz. Geçtiğimiz süreçte birarada yaşam, halkların sorunları, ekoloji, kentsel dönüşüm, iş cinayetleri, toplumsal cinsiyet, Ermeni Kültürü gibi çeşitli konularda etkinlikler düzenledik, her dilden ve çeşitten müzikler ile eğlendik, yeryüzü sofraları ile sevgi sofralarını buluşturup Müslüman dostlarımız ile iftar açtık. Özellikle çocuklarla duvar boyadık, şarkı söyledik, resim yaptık. Kısacası    Kamp Armen’i yeniden yaşayan bir yer haline getirmeye çalıştık.

Kamp Armen’in tapusunun iade edildiği doğru mu?

Hayır değil! Basında özellikle seçim öncesinde bu konu üzerinden siyasi rant elde etmeye çalışan kişiler kampın iade edildiği yönünde açıklamalar yapıp kamuoyunu yanıltmıştır. Süren görüşmelerde Kamp’ın iade edileceği söylenmiş, yine seçim öncesinde arazi sahibi Fatih Ulusoy tarafından Kamp’ın vakfa bağışlanacağı kamuoyuna bir basın metni ile duyurulmuştur. Vakıf bağış işlemi ile ilgili yasal prsedürleri tamamlamış olmakla birlikte henüz tapu devri yapılmadığı gibi ne zaman bu devrin gerçekleşeceğine dair kesin bir zaman de verilmemiştir. Tüm bu açıklamaların bir tür oyalama taktiği olduğu yönündeki kanaatimiz her geçen gün kuvvetlenmektedir.

Peki ne yapabilirim?

Kamp Armen ve benzeri mülklerin gasp edilmesi hukuki değil siyasi irade sonucu ortaya çıktığından çözümü de yine siyasi bir irade ile mümkün gözükmekte. Bu açıdan konunun kamuoyu gündeminde kalması bizi çözüme ve adalete biraz daha yaklaştıracaktır. Kamp Armeni ziyaret edebilir, etkinlik ve eylemliliklere katılabilir, sosyal medya hesaplarımızı takip ederek sesimize ses katabilirsin!

Nor Zartonk
Kamp Armen Dayanışması

Bültene kayıt ol