CHP'nin çılgın projesi: “Merkezde araç yok arkadaşlar”

21.05.2015 - 20:45
Haberi paylaş

CHP çılgın projeler atışmasına bir yenisini ekledi: Merkez Türkiye. AKP’nin çılgın projelerine oranla biraz daha işlevsel görülse de, olayın teknik detaylarına inince işçi sınıfına daha fazla yük bindirmekten başka bir işe yaramayacak gibi görünüyor. Tabii bütün şartlar uygun giderse ve bu vaatler propagandada kalmazsa.

Projenin, başta yenilenebilir enerji içeren maddesi olmak üzere, birçok maddesine itiraz etmek zor gibi görünüyor. Ama asıl odaklandığı nokta, projenin en zayıf noktası: Anadolu’da kurulacak ve ileri teknoloji üretimi yapılacak “mega” kent. İfadeler belirgin değil fakat görünen o ki amaç, ileri teknoloji için inovatif görüşler üretmekten çok teknoloji transfer ederek üretim yapmak. Çeşitli çevrelerde mikroçip üretiminin Türkiye’de bu projeyle birlikte başlayacağı söylenmekte. Kulağa hoş geliyor, hatta bazılarının milliyetçi duyguları coşturuyor. Ancak “arkasındaki Medusa başını şöyle bir görmemize yetecek kadar perdeyi araladığınızda” boş vaatleri görüyorsunuz.

Reel ücret artışı sağlanamaz

Malumunuz, ileri teknoloji ürünleri imal etmek, sermaye yoğun bir üretim sürecini zorunlu olarak tercih etmek anlamına geliyor. Buna bağlı olarak üretimde kapitalin payı artıyorsa, belli oranlarda kapitalin emeği ikame etmesi de söz konusu olacaktır. İstihdam vadedilen kişi sayısı 2 milyon 200 bin. Bunun yanında CHP’nin vadettiği en büyük istihdam alanı, emek gücünden çok sermaye kullanımının söz konusu olduğu ileri teknoloji üretim sanayii. Bu durumda tek çıkış yolu zamanında Uzak Doğu Asya ve Doğu Bloku ülkelerinin yaptığı gibi aşırı istihdamla çalışmak, emeğin verimliliğinin düşüşünü göze almak ve reel ücret seviyesini aşağı çekmek. Tam bu noktada bir diğer sıkıntı patlak veriyor. Çünkü CHP özellikle asgari ücretin ve kişi başı milli gelirin de arttırılacağını ön görüyor. İkinci durum bu yöntemle sağlanabilir ama gelirin ne kadar adil dağıtılacağı tartışılır; ancak piyasa ekonomisi içerisinde kalındığı sürece bu koşullarda reel ücret artışı sağlanamaz.

Japonya ve Güney Kore örnekleri

CHP’nin politik vaatlerinin başında ise daha fazla demokrasi geliyor. Oysa ekonomik rol model olarak Güney Kore ve Japonya gibi devletler belirlenince, bu politik vaat ilk aşamada biraz gülünç geliyor. Zira Japonya endüstriyel modernleşme yoluna İmparator Meiji döneminde başladı ve kendisi oldukça otoriter bir liderdi.

Öte yandan daha yakın tarihte hızlı bir ekonomik gelişme gösteren Güney Kore daha ilgi çekici gelmekte. Günümüzde sahip oldukları görece demokratik yapısı da cabası.

Kore Savaşı’nın ardından ortaya çıkan iki yeni yönetim, Kuzey ve Güney Kore, Güney’de diktatör Park Chung-hee darbe ile yönetime el koyana dek, aşağı yukarı aynı yaşam şartlarına sahip olmuş, Seul’deki darbenin ardından Güney yükselişe geçmiş ve acılı bir endüstrileşme süreci başlamış. Yüksek iş disiplini, grev yasakları, örgütlenme yasakları uzun bir süre devam etmiş, demokrasinin en ufak bir unsuru bile söz konusu olmamış ve hatta diktatör Park Chung-hee insanlık onurunu zedeleyici eylemlere imza atmış. Yasak olmasına rağmen bir fabrikada greve çıkan işçiler, askerler tarafından kuşatılmış ve gıda stokları bitene dek fabrikadan çıkmalarına izin verilmemiş. İşçiler açlık sınırına gelince, aileleri çağrılmış ve işçilerin affedileceklerini ama yapmaları gereken ufak bir iş olduğu belirtilmiş: Ailelerinin gözünün önünde kendi dışkılarını yemek.

CHP köklerine mi dönüyor?

Bunun gibi yüzlerce acı hatıra anlatıladururken, olayın öteki yüzünü görmezlikten gelmek olmaz. Park Chung-hee, işçi sınıfına yüklendiği kadar olmasa da burjuvaziye de yüklenmiş. Güney Kore ağır endüstrinin ham madde kaynakları açısından yetersiz bir ülke. Bunları çıkarmak o dönemin Güney Koresi’nde zorsa, işlemek neredeyse imkansızdı. Sayıca az olan görece büyük şirketler böyle bir girişimin maliyetinden bilfiil kaçmışlardır. Park Chung-hee olaya müdahale edene dek. Bütün büyük sermayedarları çağırmış, endüstri planlarını göstermiş, "isterseniz bu planları harfiyen uygularsınız, ama istemezseniz yeriniz hazır (mezar)" demiş ve böylece Samsung, Hyundai, LG, Ssangyong Motors, Daewoo gibi firmalar doğmuş.

Dahası, Stalinist Rusya’nın varlığı söz konusu olduğundan, Güney Kore’ye Batı tarafından neredeyse hiçbir ülkeye verilmemiş tavizler verilmiştir. Bildiğim kadarıyla aynı anda ithal ikameci politikaları uygulayıp, diğer yandan ürettikleri malları malları ihraç etmek hakkına uzun süre sahip olabilen tek ülke. Bunun tek sebebi de Güneyliler’in Kuzey’deki rejime katılma arzusunun ortaya çıkma ihtimali. Şüphesiz bu durum da hızlı bir ekonomik gelişim yaşamalarına önayak olmuştur.

CHP’nin sorunu tam olarak burada başlıyor: bazı şeyler dikte edilmeden kısa sürede bu denli ekonomik gelişmeyi nasıl sağlayacaklar? Nedense bana köklerine dönmeleri daha olası geliyor.

Ne yapmalı?

Çılgın projelere imza atmadan evvel ücretli çalışanlar –özellikle asgari ücretliler- üzerindeki vergi yükü kaldırılmalı. Zira açlık sınırının altında yaşam mücadelesi veren asgari ücretlilerden kesilen vergiler, devletin ana vergi kalemlerinden biri hâlinde. Öyle ki Türkiye’nin en kârlı şirketlerinin birçoğundan –hatta birkaçının toplamından- daha fazla vergi ödemekteler. Atılması gereken ikinci adım ise zengin vergisi uygulamasını başlatmaktır. Bunları gerçekleştirmek için başka bir çılgın projeye girişmeye ihtiyaç yok. Bunu hayata geçirin, çılgınlığın uç noktasına gidip gitmeyeceğimizi bilahare tartışırız.

Doğan Kansız, Kadir Has Üniversitesi Ekonomi Bölümü yüksek lisans öğrencisi

Bültene kayıt ol