Suriye Devrimi’ne bugünden bakmak: Humus Yeni Saat Kulesi’ndeki oturma eylemi

12.07.2018 - 12:47
Haberi paylaş

2011'de Arap Baharı'nın bir parçası olarak başlayan Suriye Devrimi, rejime karşı tüm mezheplerden ve etnik kimliklerden aktivistleri, özgürlük ve eşitlik talepleri etrafında bir araya getirmişti. Suriyeli aktivist Zeki Al Droubi, Nisan 2011'de Humus'un Yeni Saat Kulesi Meydanı'nda başlayan direnişi kaleme aldı...

Humus’un Yeni Saat Kulesi Meydanı’ndaki oturma eylemi sıradan bir olay değildi, bünyesinde rejimin tahtına yönelik derin ve tehlikeli bir tehdidi barındırıyordu. Devrimin başından beri, rejimin başvurduğu söylemlerden biri de terörle mücadele ettiği yönündeydi ki, bu da dünyanın her yerinde Suriye devriminin özgürlük talepleri üzerinden yalnız kendi çıkarları ve iktidarlarını gözeten liderlere sinyaller gönderen bir tutumdu. Ek olarak, rejim devrimi lanetlemenin ve bitirmenin araçlarını arıyordu. Bu otoriter rejim, devrime ve onun kendisini yıkıp çoğulcu demokratik bir Suriye kurmaya çalışan hedeflerine sempatiyle bakan tüm dünya halklarını korkutmaya çabaladı.

17 Nisan 2011’de Humus da rejimin kovulduğu şehirlere katıldı, kutlamalarla Suriye halkının rejimi reddettiğini ilan etti. Güvenlik güçleri gerçek mermilerle cevap verdi. En büyük katliam Bab el Seba’a’da gerçekleşti. Humus mahallelerinin çoğu Bab El Seba’a mahallesindeki bu katliama öfkelendi. Binler, Esad rejimini protesto etmek ve adalet talep etmek için Bab El Seba’a’da toplandı, fakat rejim yine üzerlerine ateş açtı. Kurşun sesleri gece yarısından sonra da devam ederken devrim yeni şehitler verdi.

Ertesi gün güvenlik güçlerinin ateşiyle hayatını kaybeden 11 şehidin Nuri Camii’nden kalkan cenazesi, on binlerin katılımıyla öfke seline dönüştü, şehitlerin ruhu için üç günlük yas grevi çağrısı yapıldı. Büyük cenaze töreni devam ederken Hristiyan mahallesi Hamidiye’nin ahalisi dükkanlarını kapatmaya ve dayanışma ve yas ilan etmeye başladılar. Kadınlar şehitlerin tabutlarını cilalıyor, erkekler yas tutanlara soğuk su ikram ediyorlardı. Definden sonra şehrin her tarafından ve toplumun her kesiminden insanlar, cenazeden dönenlerle Saat Kulesi Meydanı’nda bir oturma eylemi düzenlediler ve şehitlerin ailelerinin yasına ortak olup sorumlulardan hesap sorulmasını talep ettiler.

Suriye rejimi bu ulusal dayanışma manzarasını hiç sevmedi ve ondan çok korktu. Rejime en büyük tehdit, tam da bu muhteşem ulusal birlik hâliydi. Humus Yeni Saat Kulesi Meydanı, eyaletin tamamının temsil edildiği bir yer. Bu gerçek nedeniyle gösteriler mezhepçiliğin hakim olduğu daha küçük mahallelere de yayıldı; her mahallede azınlıkta olan mezhebin temsilcilerinin de katılımıyla gösteri yapılıyordu. Ayrıca, oturma eyleminin şehrin merkezindeki Yeni Saat Kulesi Meydanı’nda yapılmış olması, rejimin mezhepçilik ve terörizm söylemini de yalanlıyordu. Aynı zamanda, gösterilerin gerçekleşmediği iddiasını da çürütüyordu. Bunun yanı sıra, rejimin propagandasına inananlara, barışçıl gösterilerin tüm Suriyeliler için en yüce talepleri savunduğunu ilan ediyordu.

Buna karşın iktidardaki çete, olaya mezhepçi bir görüntü vermek için eylem yapanları Halid bin Velid Camii’ne itmeye çalışıyordu, ki bunda başarısız oldular. Geriye kalan son çareleri askeri seçenekti. Rejim göstericilerin üzerine askerlerini ve istihbaratını salarak oturma eylemini güç kullanarak dağıttı ve bir katliama daha sebep oldu.

Humus halkı, bu felaket haberler uyandı. Bunu takip eden süreçte, Esad’ın istihbarat ajanları, şehitlerin tabutlarının üzerine pirinç serpen ve göstericilere soğuk su ikram eden Hristiyan ailelerin evlerini ziyaret etti. Onların, bu otoriter rejimi devirmek isteyen gösterilere katılımını engellemek için tehdit ettiler.

Humus şehri, rejimin tokadına ona meydan okuyarak yanıt verdi. Gösteriler şehrin bütün köy, mahalle ve ilçelerine yayıldı. Talep, iktidardaki çetenin gitmesi ve suçları nedeniyle yargılanmasıydı. Humus, “Suriye Devrimi’nin başkenti” lakabını tamamen hak etti.

(İngilizce'den çeviren: Cem Aksoy & Ozan Tekin)

Bültene kayıt ol