Afrin etrafında biriken gerilim

30.06.2017 - 21:15
Haberi paylaş

Türkiye’nin Suriye politikasının özünü oluşturduğunu söyleyebileceğimiz anti PYD yaklaşım, tehlikeli pratik sonuçlara yol açmak üzere. Türkiye’nin bütün Suriye politikası, öncelikle Kürtleri statüko elde etmesine ve PYD’nin Suriye’de oluşacak bir statünün yönetici siyasi temeli olmasını engellemek.

Geçtiğimiz ay Yeni Şafak gazetesi "Türkiye’nin Suriye’ye dört cepten müdahale edeceğini" yazmıştı. O günden beri Türkiye’nin Suriye politikasında zaman zaman yumuşama anlamına gelecek tashihler yapılsa da esas olarak askeri bir seçenek giderek gündemde ağırlıklı bir yer kaplamaya başlıyor.

Son bir haftadır Türkiye’nin Afrin’e yönelik müdahale için hazırlık yaptığı vurgulanıyor. 28 Haziran’da ise Afrin obüslerle vuruldu. Gerekçe, Afrin’den Türkiye’ye yönelik ateş açılmasıydı.

Erdoğan, hükümet yöneticileri ve devlet yetkilileri, Erdoğan’ın geçtiğimiz hafta söylediği şu politik çizgide ısrar ediyor: “Güneyimizde, Suriye’nin kuzeyinde PYD/YPG bunlar bir gayretin içerisindeler. Yanınızda, arkanızda kim olursa olsun, bilesiniz ki Türkiye Cumhuriyeti devleti, silahlı kuvvetleriyle, bütün imkanlarıyla Kuzey Suriye’de bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyecektir. Bunu biz Amerika’ya da, diğer ülkelere de söyledik.”

G20 zirvesi için Almanya’da bulunan Erdoğan, ABD başkanıyla bir görüşme gerçekleştirdi. Görüşmenin ana konusunun Kürtlerin Suriye’nin kuzeyinde elde ettiği kazanımlara yönelik müdahale olacağını söylemek mümkün.

Kırılgan dengeler

Bugün gelen son bilgiler, Afrin’e bir müdahaleye Rusya’nın sıcak bakmadığına işaret ediyor. Hafta boyunca Türkiye’nin müdahalesine soğuk bakmadığı söylenen Rusya’nın son dakikada YPG yetkilileriyle görüşerek saldırıya sıcak bakmadığı açıklandı.

Rusya’nın, PYD-ABD ittifakı nedeniyle Türkiye’nin Afrin’e müdahalesine “müdahaleyle yanıt vermeyeceği” söyleniyordu. Hatta, ABD’nin YPG lehine müdahalesine, Rusya çizgiyi aşarsa vuracağını söyleyerek yanıt vermişti.

ABD Başkanı Donald Trump'ın IŞİD’le Mücadele Özel Danışmanı Brett McGurk, acil bir şekilde Türkiye’ye geldi. Erdoğan, Almanya’da Trump’la Afrin operasyonu konusunda tartışırken Brett McGurk Ankara’da hükümeti Afrin operasyonundan caydırmaya çalışıyor. ABD yetkilileri, YPG’yle ilişkinin taktiksel ve geçici olduğunu söyleyerek Türkiye’yi sakinleştirmeye çalışırken, PYD’nin silahlandırılması Türkiye’de yöneticilerin hararetini yükseltiyor.

Erdoğan, aynı zirvede Rusya Devlet Başkanı Putin’le de görüştü. Büyük ihtimalle Katar krizinin yanı sıra Rojava bölgesindeki gelişmeler ele alınmıştır.

Suriye’de tüm devletlerin ve siyasi güçlerin IŞİD’le mücadele konusunda anlaştığını bir kenara bırakırsak, hemen her devlet bir diğeriyle ya da bir siyasi yapıyla gerilimler yaşıyor. ABD ve Rusya patlamaya hazır bomba gibi, Türkiye ABD’yle de Rusya’yla da gergin ilişkilere sahip, İran ABD’yle ve Türkiye’yle, İran ABD ve Türkiye’nin yanı sıra Kürt güçleriyle de gerginliğe sahip, ABD ve Türkiye, Esad’la neredeyse düşmanken, İran ve Rusya Esad’la ittifak. Türkiye, IŞİD’den sonra temel tehdit alanı olarak PYD’yi gösteriyor. PYD, Türkiye ve İran’la gergin ilişkilere sahipken, ABD’yle tam ittifak hâlinde, Rusya’yla ve Esad rejimiyle iyi ilişkilere sahip. Buna Irak’ta yaşanan gerginlikleri ve Katar kriziyle derinleşen başka saflaşmaları eklersek, yaklaşık 500 bin kişinin öldüğü Suriye’de gelişmeler başka ve daha da tehlikeli bir düzeye sıçrayabilir.

IŞİD’in Halep’teki güçlerini Rakka’ya çektiği söyleniyor. Rakka’da şiddetli çatışmalar yaşanmaya başladı. Ama Suriye’nin 1/3’ü IŞİD’in kontrolünde hâlâ.

Peki IŞİD ortadan kaldırılabilirse ne olacak? IŞİD, yukarıda özetlemeye çalıştığımız gerilimlerin nedeni olmadığı için bu gerilimler ortadan kalkmayacak. Gerilimleri ortadan kaldıracak olan, Suriye’ye müdahil olan her ülkede, kendi hükümetlerini barış ve Suriye halklarının kendi kaderini belirlemesine saygı duyma yönünde iteleyecek hareketlerin yığınsallaşması olabilir ancak. Türkiye’de, ayrıca, Suriye politikasının omurgasını oluşturan yaklaşım yerine, yani Kürtlerin kazanım elde etmesini temel ve hayati sorun olarak gören yaklaşım yerine Kürtlerle eşitlik, dostluk ve diyalog temelinde bir ilişkinin belirleyici dış politika ekseni olması için ses çıkartmak lazım.

Bültene kayıt ol