Engels'ten 170 seneden fazla zaman sonra, Britanya hâlâ yoksullarını katleden bir ülke

23.06.2017 - 22:45
Haberi paylaş

Grenfell Tower yangınından sonra The Guardian'da Aditya Chakrabortty tarafından yazılan makaleyi okurlarımızın dikkatine sunuyoruz:

Gözlerinizi Grenfell kulesinin kararmış iskeletinden aşağılara doğrulttuğunuzda, çiçeklerin ve tabelaların caddeleri süslediğini görürsünüz. Tabelalardaki çoğu yazı, kayıp insanları bulabilmek ümidiyle fotokopi cihazıyla çoğaltılmıştır: 12 yaşındaki Jessica, Amaya bebek. Steve. Moses. Bunların arasına sokulmuş başka ilanlar vardır: üzerinde "Kamu bütçesinde kesintiler hayatlara mal oluyor", "Kurumsal cinayet" ve "Halkın yaşamının kapitalizmde bir değeri yok" yazan karalama kağıtları, ilan tahtaları, A4 kağıtları.

Theresa May, halkın kamu soruşturması işte böyle olur. Tabeladaki yazıları yazanlar ve onun önünden, Grenfell'in çevresinden geçip gidenler, kabinedeki bakanların hâlâ beceriksizliğin içine doğru sürüklendiği gerçeğini sokaklarda kavrıyorlar. Yargıçlar her neyi ve kimi hatalı bulursa bulsun -mesela yasaları, teamülleri ya da müteahhidi- bozukluğun gerçek sebebinin bunlardan daha da ileride olduğu anlaşılıyor: yöneticiler, Britanya'nın ne şekilde yönetildiği hakkında yalan söylüyorlar.

Victoria dönemi Manchester'ında yaşarken, Friedrich Engels kolları ve bacakları fabrika makinalarınca ezilmiş ya da ebeveynleri güvenli olmayan evlerde öldürülmüş çocukları ziyaret etmiş, bu yaşananların suç olduğunu resmen ilân ettirmek için mücadele vermişti. Cinayetler ya da taksirle işlenen cinayetler, bireyler tarafından yapılmıştı. Ancak asıl zalimliği görmek için daha derine bakmak gerekiyordu: Engels'in 'toplumsal cinayet' adını verdiği mefhuma.

Nitekim Engels, 1845'te 'İngiltere'de Emekçi Sınıfların Durumu' isimli kitabında şunları yazmıştır: "Toplum, binlerce proleteri kaçınılmaz suretle, kılıç veya mermiyle öldürülebilecekleri, yani şiddet kurbanı olabilecekleri, aşırı erken veya doğal olmayan ölümlerin gerçekleşebileceği bir yere yerleştiriyorsa, toplumun bu kararı, tek bir bireyin cinayet işlemesi kadar cinayettir." 

170 yılı aşkın zaman sonra, Britanya yoksullarını katleden bir ülke olarak kalmaya devam etmektedir. Dört ayrı bakan, Grenfell ve diğer bazı yerlerin ciddi yangın riski altında olduğu hakkında önceden uyarılmışsa, yangın felaketinin yaşanması bir talihsizlik değil, kaçınılmazlıktır. Düzinelerce Grenfell sakini ölmemiştir, öldürülmüşlerdir. Geçen hafta yaşananlar "korkunç bir trajedi" ya da TV stüdyosuna kurulup dramatik bir yüz ifadesiyle söylenen diğer safsatalarla açıklanacak bir şey değildi: bu yaşananlar bir toplumsal cinayetti.

Grenfell katliamı: Kesinti politikaları ve tedbirsizlik ölümleri getirdi

Hayhay, hadi yargıcın "Grenfell Kulesi'nin yasaklı metrekare başına muhtemelen 2 sterlin tasarruf edebilmek adına yasaklı mantolama malzemesi kullanılıp, bu yazının yazıldığı vakitte 79 kadın, erkek ve çocuğun yanarak can vermesine neden olduğu" raporları onaylamasını bekleyelim.

Fakat biz yine de bir varsayımla kendi sonucumuzu şimdiden ortaya koyabiliriz. Eğer lüks bir apartmanda yaşayan varlıklı mülk sahipleri Grenfell'in yaşadıklarının aynısını yaşasaydılar, Grenfell sakinlerine yutturulan 'evlerinin yangına elverişli olduğuna dair detaylı raporlara' Grenfell kiracılarından beklendiği şekilde kolayca inanırlar mıydı? Bu varlıklı vergi mükelleflerine, ödedikleri vergilerin oldukça büyük bir kısmını geri ödenirken, yoksullukla mücadele etmesi için varlığını sürdüren yerel hizmetlerin fonlarında tek kuruş olmaması mevzubahis bölgenin yerel yöneticilerinin kimin tarafında olduklarının ve toplumun hangi kesiminin ailelerinin evsiz bırakılmadığının kanıtıdır.

Engels'in belgelediği toplumsal şiddet özellikle bir insana doğrultulmamıştı ve genellikle kasıt içermemekteydi. Yoksul insanların hayatlarının daha az, zenginlerin kâr etmesinin daha fazla değeri olduğuna kanaat getiren, kamu ya da özel sektör tarafından yetkilendirilmiş otoritelerin emirlerini verdiği eylemler vardı. Mülksüzleştirilenler, varlıklılar için yalnızca bir sömürü kaynağıydı. Bu mantık günümüzde uygulanmaya halen devam ediyor. Bu nedendendir ki, politikacılar ve bürokratlar daha önce yoksulların zorla çıkarılarak varlıklılara verilen, böylece özel mülkiyet haline getirilen ve boş bırakılan bu evlerin, bu büyük facianın kurbanlarınca kullanılmasına izin vermeyecekler. Aynı tavır, batı Londra'daki 24 katlı bu apartmanın sakinleri için üç ayrı meseleyi birleştirerek bir 'ölü yakma yeri' yarattı. Bu üç mesele ise hukukî düzenlemelerin azaltılması, dış kaynak kullanımı ve kamu bütçesinde kesintiydi.

19. yüzyılın fabrikalar kanununa direnen sanayicileri, "sağlık ve güvenlik korkuları, Britanya'yı aşırı derecede salak insanlar için güvenli bir yer hâline getiriyor" diyen Boris Johnson'ın içinde kendilerine aşırı benzeyen bir ruh bulabilirler. Bir sonraki televizyon röportajı esnasında Dışişleri Bakanı'yla [Boris Johnson] yüzleşecek muhabirin ona sözlerinin arkasında mı durduğunu, yoksa özür dilemek mi istediğini sormalıdır. Fakat en amansız temel mantık açıklaması, başbakanlığı esnasında işçiler ve tüketiciler için koruyucu yasal hükümleri "Britanya iş piyasasının başının en büyük belası" diyerek iptal eden David Cameron'dan gelmişti.

Grenfell'in bazı özelliklerine bakacak olursak, belediye meclisi gayrimenkul piyasası bazında İngiltere'nin en geniş yönetim organizasyonunu burası için oluşturdu. İnanılmaz derecede büyük ve görünen o ki ev sahibi konumunda bulunduğu sosyal kiracılarına hesap veremez bir pozisyonda. Bütçe 2016 yılı için 11 milyon Sterlin'di ve 10 milyon Sterlin'lik kısmı Rydon isminde bir firmaya bakım - onarım masrafları için ödendi. Apartman yöneticiliği için de, belediye meclisi açısından da böyle bir dış kaynak kullanımı için söylenebilecek en iyi şey, kamu bütçesinin kullanımının daha kötü bir hizmet için daha fazla harcamakla sonlanmasıdır. Bu durum büyük şirketlerin temel halk ihtiyaçları üzerinden daha fazla vurgunculuk yapmasını ve demokratik denetimden paçayı kurtarmayı sağlamaktadır.

Grenfell gibi çarpıcı toplumsal şiddet örnekleri neyse ki nadiren görülmekte. Bu tip vakalar genelde halkın görüş alanının dışında vuku bulurlar. İçinde bulunduğumuz son on yıllık kemer sıkma süreci toplumsal şiddetin hâkim olduğu bir süreç oldu. Yeterince engelli olmadığı için nakit geliri azaltılan engelliler, devlet gereksiz ihtiyaç olarak gördüğünden, ikiden fazla çocuk ve birden fazla banyoya sahip oldukları için evinden kapı dışarı edilen aileler, bir bireyin ya da hane halkının kapalı kapılar arkasında sıkıntı, bunalım, depresyon veya daha beterine sürüklenmesi... Tüm bunlar özel sefalet hikâyeleri.

Geçen sene Parkinson hastalığından mustarip biriyle tanıştım. Adı Paul Chapman'dı. Kendisi çalışmaya elverişli olup olmadığına dair bir değerlendirilmeye tabi tutulmuş ve bunun sonucunda sosyal haklarının büyük çoğunluğunu kaybettikten sonra eşi Lisa'ya "İlaçlarımı veya insülinimi almayacağım ve defolup gideceğim. Her şey bitmiş olacak. Buralarda [dünyada] olmayacağım" demiş.

Grenfell katliamının ardından hükümete büyük öfke

Benzer dertlerden mustarip diğer insanlar ise yalnızca bu tip dürtülerini ifade etmedi, bu dürtülere göre hareket etmeye başladılar. Yaşadıkları son günlerinde hayatlarının arka planında çalacak müzik alaycı bir hükümet tarafından çalınacak. Yıllardır süren devlet zorbalığı ve yetkili makam tacizi altında yaşayan yoksullar, büyük firmaların, gayrimenkul komisyoncularının ve dış kaynak kullanan firmalarının topluma yüklediği 93 milyar Sterlin tutarında vergi kaçırma ve tehdit savurmaların bedelini karşıladı.

Kemer sıkma politikaları Grenfell hikayesinin tam olarak merkezindedir. İtfaiyecileri düşünün. İstasyonlarının kapatıldığını, iş arkadaşlarının İçişleri Bakanı'yken Theresa May tarafından kovulduğunu görmüş. Hemşireleri düşünün, ölmek üzere olanları, yaralıları tedavi ediyorlar ve şu anki ücretleri 2009'dakinden daha düşük.

Hepsinden öte, şunu hatırlayın: 2010'dan beri yapılan kesintiler, zengin bankacıların aldığı rüşvetlerin yol açtığı zararın, fakirler tarafından geri ödenmesinden kaynaklanmaktadır. İki birbirine yakın yapılmış tıklım tıklım kule, biri Kensington'da (Grenfell), diğeri Chelsea'de, dünyanın en zengin ve en eşit olmayan yerlerinden ikisi. Grenfell'den sadece 1 dakika uzaklıkta bir evin fiyatını ancak 30 milyon Sterlin'e bulabilirsiniz (gerçi bu evler de baştan aşağı yenilenmeye muhtaç). Grenfell'in yaşama tutunmak için bakımdan geçmesini bekleyen sakinleri geçen hafta öldüler ve bunun nedeni komşularının açgözlülüğüydü.

Seçimlerden beri omuz silkerek hükümlerini veren Theresa May'in kabinesi kemer sıkma politikasını "sonlandırma adımlarını başlattıklarını" açıkladı. Ben ise buna öğretim görevlilerinin ücret artışını ya da çalışma çağındaki yoksulların sosyal haklarının yükseldiğini gözlemlediğimde inanacağım. Her halükarda, tüm bunlar halihazırda yapılmış yıkımın geri alınması için haddinden fazla geç olacak. Vickie Cooper ve David Whyte isminde iki akademisyen, The Violence of Austerity [Kemer Sıkma Politikası Vahşeti] adlı kitaplarında yukarıda bahsedilen yıkım konusunda kanıtları bir araya getirmişler. Eş yazarlığını yaptıkları kitapta, İngiltere'deki engellilik değerlendirme sürecine, ilave olarak 590 intiharın eşlik ettiğini not düşmüşler. Yerel yönetim bütçe kesintilerinin Liverpool şehir meclisinde nasıl tek bir 'yalnızca bu işe atanmış' sağlık veya güvenlik memuru bırakmadığını işaret etmişler. Daha erken ölümün müsebbibinin, nasıl kemer sıkma politikalarının olduğunu anlatmışlar.

Bütçe kesintileri, hukuki düzenlemelerin azaltılması, dış kaynak kullanımı: bu üçünün ortasında devlet "güya insanları korumak ve desteklemek üzere" varlığını sürdürürken, aslında zenginler için para üretirken, fakirleri cezalandıran bir makineye dönüştü. Sağda solda asla böyle bir yakıştırma yapılmaz elbette. Sınıf savaşı sona erdi. Hesap verebilirlik "ticarî gizlilik" uğruna bir köşeye atıldı, vurgunculuk ekonomik dinamizm olarak yutturuldu. Grenfell kurbanlarına göstermemiz gereken tek saygı kuşe kağıda baskı edebi dili terk etmektir. Gelin onlara ne olduğu konusunda açık olalım: bu, Victoria döneminden çıkıp gelmiş bir toplumsal cinayettir.

(Marksist.org için Türkçe'ye Doğan Kansız çevirdi)

Jeremy Corbyn'den yangında evsiz kalanlar için çözüm: “Zenginlerin evlerine el konulsun”​

Bültene kayıt ol