Avusturya'da ırkçılığa karşı kitlesel mücadele

14.02.2017 - 07:37
Haberi paylaş

Şubat ayı başında Viyana'da yaklaşık 4 bin kişi, başörtüsü yasağına karşı ve kadınların kendileriyle ilgili kararları kendileri verme hakkı için etkileyici ve güçlü bir yürüyüş yaptı. Irkçılık mağdurlarının kendilerini savunmaları ve başkaları tarafından da desteklenmeleriyle ortaya çıkan dayanışma, hükümet için hiç de arzu edilmeyen bir durum.

Gösteride Müslüman kadınların kendilerine olan güvenleri açıkça ortaya çıkıyordu. "Uyum(suzlaştırma)" Bakanı Sebastian Kurz Müslüman kadınların üzerindeki baskıyı daha da artırmak istiyordu, ancak mağdurlar ayağa kalktılar ve "kurban" olmayı reddettiler. 4.000 kişilik muhteşem kalabalık "MuslimBan Austria: Kendi bedenim - Kendi kararımı verme hakkım!" sloganıyla İnsan Hakları Meydanı'ndan Uyum Bakanlığı'na kadar yürüdü.

Başörtülü veya başörtüsüz kadınlar, çocuklu aileler, gençler ve yaşlılar yürüyüşe katıldı. Önde kadınlar yürürken, onlara destek olmak için gelen erkekler arkada yer alıyordu. Müslüman Sivil Toplum (NMZ) üyesi Gözde Taşkaya, kitleye şöyle sesleniyordu: ""Biz kadınların blok olarak önde yürümemizin sebebi şu: Önce biz!" "Biz kadınlar"ın gösteriye önderlik edeceğinin ilan edilmesi, büyük bir alkış tufanıyla karşılandı.

Kendi kararlarını kendi verme

NMZ bu gösteriyi Müslümanlar İçin Dokümantasyon Merkezi (Dokustelle) Avusturya İslam Cemaati Gençlik Konseyi (JIGGiÖ) ile birlikte örgütledi.

Göstericilerin kendi hazırladıkları pankartlarda "Sosyal sorunlar örtülmesin", "Kendimizi temsil ediyoruz!" ve "Ne istersem, onu giyerim!" yazıyordu. Abida, Neue Linkswende'ye neden burada olduklarını anlattı: "Bugün buradayım, çünkü Sebastian Kurz tarafından kurtarılmaya ihtiyacımın bulunmadığını göstermek istiyorum!" Nafisa, Avusturya'da ve dünyanın kalan kısmında yükselen ırkçılıktan korkuyor. Ama yine de "bu kadar fazla sayıda insanın sokağa çıkmış olması, bana cesaret veriyor" diyor.

Göstericiler şu sloganları haykırıyorlardı: "Buradayız ve sesimizi yükseltiyoruz, özgürlüğümüzü çalamazsınız!" ve "Hey, Minister! Hands off my sister!" (Hey Bakan Kurz, ellerini kız kardeşimden çek!).

Katılımcıların çoğu Müslümandı ve bu dahi tek başına olağanüstü etkileyiciydi. Bir gruba yapılan saldırının aslında herkese yapılmış bir saldırı olduğunu anlayan Müslüman-olmayan kişiler de, onlara destek vermeye gelmişti. Dinî inancı bulunmayan Sarah, orada dayanışma için bulunuyordu "Donald Trump'ın yükselişi, toplumun içinden yükselen Müslüman karşıtı ırkçılığa karşı bir şeyler yapmamızı zorunlu hale getirdi."

Dışlananların çığlığı

Hükümet bu muhteşem dayanışmayı engellemeye ve insanları birbirlerine karşı kışkırtmaya çalışıyor. Arifa 2015 yazında, mülteciler sınırları aştığı günlerde, ana tren garında onlara yardım etmişti: "O zamanlar hep birlikte çalışmamız son derece muhteşem bir şeydi. Hıristiyanlar, Müslümanlar, Ateistler, kadınlar, erkekler. Şimdi bana öyle geliyor ki, hükümet bunu bilinçli olarak ortadan kaldırmaya çalışıyor."

Göstericilerden büyük kısmı, kendilerini kitle partileri tarafından yalnız bırakılmış gibi hissediyor. Eylül 40 yıldan bu yana Avusturya'da yaşamasına rağmen, "yine de bana buraya ait biri değilmişim gibi davranıyorlar" diyor. "Avusturya vatandaşıyım ve seçimlerde oy verebiliyorum. Ama artık seçimlere neden gitmem gerektiğini bilmiyorum. Bizden nasılsa nefret ediyorlar." Bugüngü protesto, dışlananların bir çığlığıydı.

Kadınlar kendi sınırlarını kendileri çizecek

Gösteride konuşma yapanların tümü kadındı. İçlerinden biri Afganistan'dan kaçmak zorunda kalmıştı. Avusturya İslam Cemaati Kadın Sorumlusu (IGGiÖ) Carla Amina Baghajati, bir poetry slam sanatçısı ve feminist araştırmacı/aktivist Petra Unger de söz aldılar.

NMZ'den Gözde Taşkaya, yaptığı konuşmada kadınların "bedensel sınırlarını ancak kendilerinin çizebileceğini" açık bir dille ifade etti. Başörtü yasağını ise dikkatleri başka yöne çekme manevrası olarak eleştirdi: "Biz, reel politik ve ekonomik krizler hakkında tek kelime bile edilmezken, siyaset ve medya tarafından oluşturulan kendi kararlarını vermekten aciz Müslüman kadın portresinin yaratılmasını kabul etmiyoruz." Taşkaya, öfkeyle şöyle devam ediyordu: "Biz, sorumlusu olmadığımız bir şey için günah keçisi ilan edilmeyi kabul etmiyoruz!"

Aşağıdan direniş

Deniz Eroğlu-Koç (JIGGiÖ) ise hükümetin yeni koalisyon anlaşmasında sadece Müslümanlara, mültecilere, yaşlılara ve sosyal bakımdan zayıf olanlara değil, "en azından orta-üst sınıfta olmayan bütün Avusturyalılara" da saldırdığını hatırlattı.

Dokustelle'den Elif Öztürk, Müslüman kadınlar için uygulanan de facto meslek yasağını eleştirdi: "Toplumumuzda görünür bir yere sahip olmamızı ve temsil pozisyonunda bulunmamızı istemiyorlar." Öztürk, çoktan unutulan zamanlara dönüş tehlikesi olduğunu söylüyordu: "Kadın hakları için uzun bir mücadele verilmesi gerekti!“ Eskiden başörtülü kadınların sadece gündelikçi temizlikçi ya da fabrikalarda az paraya çalışan işçi olduğu günlerde, başörtüsü kimseyi rahatsız etmiyordu. Ancak artık kendine güvenli, haklarının bilincinde olan başörtülü kadınlar, bu ülkede doğmuş olup olmadıklarına bakılmaksızın, devlet tarafından baskı altına alınıyorlar."

Taşkaya, Eroğlu-Koç ve Öztürk, yaptıkları konuşmaların ortak noktasında şunları dile getiriyorlardı: "Biz kadınlarla, özellikle de ten renkleri, sosyal statüleri, dinleri, cinsel yönelimleri, yaşları ya da engelleri nedeniyle marjinalleştirilen ve dezavantajlı konuma getirilen kadınlarla dayanışma içindeyiz!" Kadınların kendi kararlarını kendileri vermeleri ve aşağıdan yukarı doğru örgütlenen direniş, hükümet için gerçekten de çok rahatsız edici olabilir; hele de mağdurlar bugünkü gibi bir direniş sergilediklerinde.

David Albrich, Neue Linkswende (Yeni Sola Dönüş) örgütü üyesi

(Almanca'dan çeviren: Atilla Dirim)

Bültene kayıt ol