Donald Trump ve Amerikan ekonomisinin zehirli kadehi

11.11.2016 - 12:27
Haberi paylaş

İngiliz marksist iktisatçı Michael Roberts, kişisel blogunda Donald Trump'ın ABD başkanlık seçimlerini kazanmasını yorumladı:

Donald Trump’ın ABD başkanlık seçimlerinde kazandığı (ucu ucuna) zaferle ilgili ironik şey, Demokratların, Wall Street’in ve sermaye stratejistlerinin ‘en güvenilir’ adaylarının kaybetmiş olması. Şimdi açıkta bir adayla kalakaldılar. Trump kazandı çünkü (sadece) yeterli miktarda insan statükodan illallah demiş hâlde. Görünüşe göre oy verenlerin %60’ı ülkenin ‘yanlış yolda’ olduğunu düşünüyor ve üçte ikisi de, Hillary’nin de özdeşleştiği Washington hükümetinden sıkılmış durumda.

Tıpkı Brexit’teki İngiliz oyları gibi, beklentilerin aksine, Amerika’daki yeterli sayıda oyveren (çoğunlukla beyaz, yaşlıca, küçük iş sahibi ya da ufak ve merkezi ABD eyaletlerindeki çökmekte olan endüstrilerde çalışan), gençlerin, eğitimli ve büyük şehirli kesimin oylarına üstün geldi. Ama unutmamak gerekir ki, nitelikli oyverenlerin sadece %50’sinden biraz fazlası oy verdi. Çok kalabalık bir insan grubu, Amerikan seçimlerinde hiç oy vermiyor ve bu grup işçi sınıfının önemli bir bölümünü oluşturuyor. Oy verme işlemi esnasında fikirleri sorulan oyverenler için (% 52) en dikkat çekici, en önemli mesele Amerikan ekonomisi, onu takiben terörizm (%12 kadarı için) ve daha da azı (Trump’ın en önemli kartı olan) göçmen meselesiydi. Trump kazandı çünkü küreselleşme, çöküşteki yerli endüstriler ve kapanan küçük işler yüzünden ‘arkada bırakılan’ların durumlarını düzeltebileceğini iddia ediyordu. Elbette, Trump bir bilyoner ve çoğunluğun durumunu iyileştirmekle ilgili ne bir fikri ne de buna gönlü olabilir; ancak düzene karşı duyulan kızgınlık, bu egoist, kadın düşmanı, seks düşkünü zengin adamın kazanması için yeterli fazlalıktaydı.

Ama asıl olay ekonomi. Trump’a, içmek zorunda kalacağı zehirli bir kadah teslim edildi: ABD ekonomisinin durumu. ABD ekonomisi, dünyadaki en büyük ve en önemli kapitalist ekonomi.

2009 yılındaki Büyük Durgunluk'un sonundan beri büyük ekonomiler arasında en iyi performansı gösterdi ama bu performansı yine de sönüktü. Kişi başına düşen gerçek gayrisafı milli hasıla yılda sadece %1.4’tü ki bu oran 2008’deki global finansal çöküşteki seviyelerin de altında. Bu, 1930’lardan beri görülen en zayıf ‘ekonomik iyileşme’.

IMF, ABD ekonomisinin bu seneki büyüme oranını sadece % 1.6 olarak tahmin ediyor. ABD Federal Bankası’nın ekonomistleri de yakın gelecek için yılda % 1.8 bir gelişme öngörüyorlar.

Bütün bunlar yeni bir ekonomik durgunluk demek.

Ekonomistlerin genel kanısı, bir ABD ekonomik durgunluğunun pek gerçekçi olmadığı ve ekonominin önümüzdeki yıl yeniden harekete geçeceği yönünde. Hatta ABD Federal Reserve’in başkanı Janet Yellen (ki işi şu anda sallantıda), ‘’ABD ekonomisinin sürdürülebilir bir ilerleme yolunda’’ olduğunu düşünüyor. Bu iddia, borçlanmanın sıfıra yakın olduğunu, Amerikan tüketicisinin hâlâ aktif bir şekilde para harcadığını, emlak piyasasının kendine geldiğini ve perakende satışlarının iyi gittiğini varsayıyor.  

Ancak modern kapitalist ekonominin sağlığı için önemli olan şey, borçlanmanın hafiflemesi ya da miktarı değil, daha ziyade kapitalin kar ihtimalinin seviyesi ve yönü, toplam ticaret kârları ve bunun ticaret yatırımlarına olan etkisidir.

Kârlılık oranları düşerse, olacak şey, tüm şirketler kârının düşmesi ve bir süre sonra da ticaret yatırımlarının daralmasıdır. Bunu, kısa süre sonra gelecek ekonomik durgunluk takip eder. Savaş sonrası dönemde, ticaret yatırımlarında görülen sürekli düşüş, her durumda ekonomiyi tökezletmişti. Kişisel tüketim az ya da çok sabit kalırken, bu yatırımların bir kere düşmesi bile durgunluğa yol açabilir.

Ve ABD şirket kârları düşüyor. Yatırımcı bankası JP Bank’taki ekonomistlere göre, ABD şirket karları geçen seneki seviyesinden %7 oranla düştü. Bu açıdan, durgunluğun üç sene içinde başlamasının ihtimalini %92, iki sene içinde başlama ihtimalini ise %67 olarak görüyorlar. Dahası, Amerikan Merkez Bankası, seçimden hemen sonra faiz oranlarını artırmayı planlıyor çünkü ekonominin normale döndüğünü iddia ediyor ve ani bir çöküşü tetikleme riski arttırıyor -gerçi Trump’ın zaferi, borsa piyasasını inişe geçirerek bunu erteleyecektir.

Peki bütün bu olup bitene Trump’ın önerdiği çözüm nedir? Ekonomik önerileri vergileri kesme, hükümet harcamalarını azaltma ve Amerikalıların işlerini 'korumak' adına ithal malları vergilendirme olarak görülüyor. Vergi kısıtlamalarının en çok avantaj sağlayacağı kesim zenginler olacaktır. Trump hükümeti altında çoğu insan vergi faturalarının %7 düştüğünü görebilir ama %1 için tasarruf edilen ise gelirlerinin %20’si olacak. Devlet bütçesini dengelemek için ise, hükümet harcamalarından %20’lik bir kesinti yapmak gerekecek ve bu da en çok sosyal yardım, eğitim ve sağlık meselelerini etkileyecek.

Yabancı mallar üzerindeki gümrük vergisin arttırma ve Amerika’nın en büyük iki ticari ortağı Çin ve Meksika’ya cezalandıran yaptırımlarda bulunma, fiyatları yükseltir ve olası misillemeleri kışkırtır.

Bir açıdan yeni ABD başkanı, Obama’nın 2009’daki global piyasa çöküşünün derinliklerinde karşılaştığı durumdan daha da beteriyle yüzleşmek üzere. Bu sefer para basarak ya da faiz oranlarını keserek; ya da kamu sektörü borçları gayri safı milli hasılanın %100’üne denk gelecek şekilde iki katına çıktığı bir zamanda hükümet harcamalarını arttırarak bir çöküşü engellemek mümkün değil. O ekonomik politika araçlarının kullanım süresi doldu. Zehir er ya da geç içilmek zorunda.

(Türkçe'ye Pınar Üzeltüzenci çevirdi)

Bültene kayıt ol