İngiliz sosyalistlerden çağrı: “Düzene karşı isyanı şekillendirmek için birleşelim”

28.06.2016 - 10:09
Haberi paylaş

AB referandumundan, birlikten çıkma sonucunun çıkması Muhafazakâr Parti ile Britanya ve Avrupa siyasal düzenini derin bir krizin içine savurdu.

David Cameron istifa etti. Cameron’un umutsuz referandum kumarı geri tepti ve partisinin ikiye bölünmesine neden oldu. Pound ve hisse senedi fiyatları düşüyor ve “dünyanın efendileri” reddedilmenin acısını hissediyor.

AB’de kalma kampanyasının Muhafazakâr Parti, İşçi Partisi, Plaid Cymru, Liberal Demokratlar, Yeşiller, Sinn Fein, neredeyse her işveren ve uluslararası finans örgütü, binlerce “üst düzey yönetici” ve aralarında ABD’nin de olduğu onlarca devletin lideri tarafından desteklenmesine rağmen, oy verenlerin yarıdan fazlası AB’de çıkma yönünde oy kullandı.

Şimdi soldaki herkesin ve tüm ırkçılık karşıtlarının, ne yönde oy kullanmış olurlarsa olsunlar, birleşmelerinin zamanı. Kemer sıkmaya, kamusal hizmetlerin yok edilmesine, mültecilere karşı saldırılara, İslamofobiye ve Jo Cox cinayetini işleyen faşistlere karşı birleşmeliyiz. Hep kendi bildiklerini okumuş olmaya alışkın politikacılar, zenginler ve güçlüler muazzam bir felaketle karşı karşıyalar.

Dünyanın başka yerlerinde olduğu gibi Britanya’da da toplumun en tepesinde yer alan insanlara karşı bir isyan var. Bu isyan sağa veya sola çekilebilir. Bizim işimiz onu şekillendirmek. Sağ AB’den ayrılma oyunu ırkçılığı derinleştirmek için kullanmaya çalışacak. Bu bir tehlike ama bu durum kaçınılmaz değil.

AB’den ayrılma oyu kullanan milyonlarca işçinin tümünün ırkçı olduğu bir yalan. Ana ayrılma kampanyasının başını ırkçılar ve rezil sağcı güçler çekiyordu ama ayrılma oyu verenlerin büyük bir bölümü bundan çok farklıydı.

Referandumdan hemen önce yapılan bir ankete göre ayrılma oyu vereceklerin çoğunluğu göçmenlerin kendi yaşadıkları yerde ya iyi bir etki yaratığını ya da etki yaratmadığını ifade ettiler. Beşte biri ise göçmenlerin genel olarak Britanya için olumlu olduğunu söyledi. Başka bir ankette ise 2015 genel seçimlerinde İşçi Partisi’ne oy verenlerin üçte biri ile Yeşillere oy verenlerin üçte biri ayrılma yönünde oy kullanacağını ifade etti.

Britanya’nın her yerinde öfkenin ve hayal kırıklığının hâkim olduğu yerler var. Pek çok kişi için ayrılma oyu demokratik olmayan, şirketler tarafından kontrol edilen AB’nin ve Britanya’daki siyasal seçkinlerin reddedilmesiydi. Zenginlere ve güçlülere yönelik bu isyan örgütlenmeli.

İşçi Partisi’nin ayrılma oyunu savunmaması bir trajedi. Eğer bunu yapsaydı İşçi Partisi tartışmayı ırkçılık düzleminden daha fazla demokrasi, kemer sıkma önlemlerinden kopuş ve şirketlerin kontrolüne direniş eksenine çekebilirdi. Bunun yerine Muhafazakârlarla birlikte AB’de kalma kampanyası yaparak bazı İşçi Partisi milletvekilleri kendilerini önemli işçi kesimlerinden ayırdı.

Kampanya sırasında Tom Watson’dan Ed Balls’a, John McDonnell’dan, Len McCluskey’ye bazı önde gelen İşçi Partisi üyeleri hâlihazırda var olan AB vatandaşlarının Britanya’ya gelme hakkının yerinde olup olmadığını sorguladı. Jeremy Corbyn bunu yapmadı. Şimdi açıkça kemer sıkma önemlerine ve ırkçılığa karşı harekete geçilmesi çağrısında bulunmalı ve sendika liderlerinin de aynısını yapmasını talep etmeli. Bu Corbyn’in İşçi Partisi’nin hazır olduğunu söylediği bir genel seçimin yapılmasını sağlamak için elindeki en iyi şansı.  

Socialist Worker ırkçılık karşıtı, kemer sıkma önlemleri karşıtı ve sosyalist bir ayrılma oyu verilmesi kampanyası yaptı. Ayrılma tutumunun kazanmış olmasından dolayı memnunuz. Lexit kampanyasının sadece marjinal bir etkisi olduğunu biliyoruz. Ancak yine de ırkçılığı kullanmayan antikapitalist bir ayrılma sesinin var olmasını sağladık.

AB’de kalma yönünde oy kullananların önemli bir bölümünün, bunu Nigel Farage’ın ve Boris Johnson’ın ırkçılığa karşı çıkmanın en iyi bu şekilde yapılabileceğini düşündükleri için kalma oyu verdiklerini biliyoruz. Başkaları ise AB’nin işçi haklarını savunduğuna ve ayrılma oyunun iğrenç sağcı güçleri güçlendireceğine ikna edildi. Biz böyle düşünmedik ama şimdi soldaki herkesin Muhafazakârları yenmek ve ırkçılığa karşı mücadele etmek için birleşmesi gerek.

Irkçılığa, İslamofobiye karşı mücadelelerde, mültecilere destek eylemlerinde, 2 Ekim’de Birmingham’da yapılacak olan Muhafazakâr Parti konferansına karşı yapılacak yürüyüşte bir araya gelmeliyiz. Öğretmenlerin grevini ve diğer grevleri desteklemeli, Ulusal Sağlık Servisini (NHS) korumalı, iklimin değişmesine karşı mücadele edip, kaya gazına karşı çıkmalıyız.

Muhafazakârların yaralarını sarmalarına izin vermemeli, bu krizin sağın çatladığı ve ırkçılık karşıtı güçlerin büyüdüğü bir şekilde sona ermesini sağlamalıyız. Kriz zamanlarında sadece açıklamalara değil, eylemlere ihtiyacımız var. Ne kadar fazla grev, eylem ve işgal olursa, ayrılma oyunun sonucu da o kadar olumlu olacaktır.

Biz “Muhafazakârlar dışarı, mülteciler içeri, genel seçimler hemen şimdi” diyoruz.

Charlie Kimber
Sosyalist İşçi Partisi (SWP) Genel Sekreteri


Ayrılma oyu ırkçılık temelli miydi?

Ana kalma ve ayrılma kampanyaları ve sağcı basın göçmenlere karşı ırkçılığı teşvik etti ve tartışmayı sağa çekti. Ama işçi sınıfının çoğunluğu ırkçı değil. İşçi sınıfının yoğunlukta olduğu bölgelerde ayrılma oyu verdi ama bu ayrılma oyunun “beyaz içi sınıfının” ırkçı oyu olduğu anlamına gelmiyor. Londra’nın dışında “Beyaz Britanyalılar”ın azınlık olduğu üç şehirde, ayrılma oyları yüksekti.

Nüfusun %45’inin “Beyaz Britanyalı” olduğu Luton’da katılım oranı %66,2 iken, ayrılma oyları %56,5 oldu. Benzer şekilde nüfusun sadece %34,52’sinin “Beyaz Britanyalı” olduğu Slough’da da %62,1’lik katılımda %54 ayrılma oyu çıktı. Nüfusunun %45’inin “Beyaz Britanyalı” olduğu Leicester’da ise katılım oranı %65 olurken, %48,9 ayrılma oyu verdi. Londra halkı ağırlıklı olarak AB’de kalma yönünde oy vermiş olsa da, başkentte yaşayan işçilerin ayrılmaya güçlü bir destek verdiği yerler de vardı.

Newham’da ayrılma oyu verenlerin oranı %47’ydi. Doğu Londra’da yer alan ilçe Londra’daki en yoksul ve en çok kültürlü ilçelerden biri. Nüfusun sadece %17’si “Beyaz Britanyalı” Dahası Barking ve Dagenham’da da halk %62,4 ayrılma oyu verdi. Burada da nüfusun yalnızca %49,46’sı “Beyaz Britanyalı”

Bunu söylemek ırkçılığın toplumdaki gerçek sorunlardan biri olduğunu veya göçmenliğin bazı insanlar, özellikle Ayrılma destekçileri, için temel konulardan biri olduğunu inkâr etmek anlamına gelmiyor. Ama oylama çelişkili bir resim sunuyor.

Soyut olarak sorulduğunda bir ankete katılanların %42’si göçmenliğin Britanya’ya olumsuz bir etkisi olduğunu söyledi. Ama toplamda katılanların %51’i ve AB’de kalma yanlılarının %47’si göçmenliğin kişisel olarak onların üzerinden bir etkisi olmadığını belirtti. Göçmenliğin kişisel olarak etkisini hissetmediğini söyleyenlerin oranı AB’den ayrılmayı destekleyenler arasında daha fazla, %52’ydi. Bir siyasetçinin veya bir gazetenin ırkçı bir açıklama yapıp göçmenleri şeytanlaştırmadığı bir gün bile geçmediğini düşündüğümüzde bu direnç kayda değer bir öneme sahip.

İşçi sınıfından pek çok kişi oyunu düzene bir tepki olarak verirken, pek çoğu da göçmenlik konusundaki gerici fikirleri kabul etti. Ama bunun sebebi kısmen kimsenin göçmenlik konusunda ırkçılık karşıtı bir argümanı onlara sunmamış olması. İşçi sınıfından gelen seçmenleri ırkçılara terk etmemeli, kemer sıkma önlemlerine ve ırkçılığa karşı birleşmeliyiz.

Seçkinlere karşı olan isyanı örgütleyelim

İşçi Partisi’nin önde gelen milletvekillerinden Diane Abbott referandum sonucunun göçmenliğin reddi olmadığını “asıl olarak Westminster seçkinlerine karşı bir isyan çığlığı olduğunu” söyledi. Bu çığlık Avrupa’da da yankılanıyor. AB’nin kemer sıkma önlemlerinin işçileri ezdiği Yunanistan’da sosyalist Stelios Michaelidis, Socialist Worker’a şunları söyledi: “Belediye’de, hastanede ve vergi dairesindeki siyasi çalışmadan yeni döndüm. Herkes Britanya’daki referandum sonuçlarını kutluyor.”

İşçi Partisi’nin sol kanadından bir grup olan Momentum yayınladığı açıklamada “Bu oyun büyük bir kısmı uzun yıllardır sanayinin gerileme yaşadığı ve güvenli iş imkânlarının sürekli azaldığı bölgelerdeki öfkeyi ifade ediyor. Bu durumda bulunan pek çok işçi sınıfı mahallesi, yıllardır iktidardakiler tarafından görmezden geliniyordu.” İfadelerine yer verildi. Grubun İşçi Partisi’ne yaptığı çağrıda “İşçi Partisi maaşları arttıracak, barınma krizini çözecek, insanlara işyerlerinde ve mahallerinde daha fazla söz hakkı verecek politikalarla insanların yaşamlarına nasıl bir katkıda bulunacağını açıkça göstermelidir” denildi.

Bunu yapmakta başarısız olmak  “ülkedeki sorunlar için güçlüleri değil, göçmenleri suçlayan popülist sağın” büyümesine neden olacak. Sendika liderleri işçilerin haklarını savunacaklarını iddia ettiler. Sözlerini tutmaya zorlanmalılar. Sendika Konfederasyonu (TUC) genel sekreteri Frances O’Grady “Birleşik Krallık AB’den ayrılmaya hazırlanırken, ilk önceliğimiz işleri korumak ve çalışanların hayat standartlarını savunmaktır” dedi. Piyasalar şimdiden altüst oldu ve siyasetçiler bunun daha fazla kesintiye gidilmesi anlamına geldiğini söylüyorlar. Ancak O’Grady “AB’den ayrılma kararının bedelini çalışanlar ödememeli” diyor.

Sağcı AB’den ayrılma yanlıları AB’den ayrılınca tasarruf edilecek paranın Ulusal Sağlık Servisi’ne (NHS) harcanacağını söylediler. Hiçbir zaman gerçekten bunu istediler ve şimdi bu sözden geri adım atmaya çalışıyorlar. Ancak en büyük sendikalardan biri olan Unison’un genel sekreteri olan Dave Prentis “Önümüzdeki haftalarda ve aylarda Ayrılma kampanyası yapanların sözlerini tutmalarını, NHS için daha fazla para ayrılmasını ve işteki haklarımıza dokunulmayacağını sağlamaya çalışacağız” dedi.

Bültene kayıt ol