Ermeni Soykırımı’nın 100. yılı: Hep birlikte adalet, hakikat ve sorumluluğa doğru

26.04.2015 - 17:29
Haberi paylaş

Lübnanlı sosyalistler, Ermeni Soykırımı'nın 100. yıl dönümüyle ilgili bir açıklama yayımladı.

Açıklama şöyleydi:

"Ermeni Soykırımı’nın yüzüncü yılında, Ermenilerin 1915’te uğradığı, 1,5 milyon Ermeni’nin katledilip milyonlarcasının içlerinde Lübnan’ında bulunduğu komşu ülkelere gitmek zorunda bırakıldığı korkunç katliamı inkâr etmeyi sürdürdüğü için Türk egemen sınıfını suçlamalıyız. Türkiye devletinin bu siyasi pozisyonu, kendisinden önceki Osmanlı rejiminin pozisyonunun devamıdır. Ancak Türkiye devletinin tüm uğraş ve çabaları soykırımı tarihten silmedi ve silemeyecek.

Türkiye devleti sayısız kez, kendisini yapması gerekenlerden –Ermenilerin varlıklarının ve topraklarının Ermeni halkına iadesi- kurtarmak için nafile bir çabayla, onu geçmişte Osmanlıların işlediği suçlardan temize çıkaracağını düşündüğü, etnik ve mezhepçi kimlik politikalarıyla örülü bir anlatıya sarıldı.

Erdoğan, 24 Nisan 2011’de yaptığı bir açıklamada, “Soykırım suçlamasını reddediyoruz, çünkü bizim atalarımız bir soykırım yapmadı… Türkiye bu meselede hassastır… ve onurunun zedelenmesine izin vermeyecektir” ifadelerini kullandı. Buna bizim cevabımız şudur: Türkiye devletinin soykırımın hayaletinden kurtulması artık mümkün değil. Öldürülenlerin kanı hâlâ topraklarda duruyor ve katliamın anısı daima halkın belleğinde yaşayacak.

Kapitalist devletlerin kendi suçlarından kaçabilmek için pek çok kez kullandıkları ideolojik taktikler, etnik ve mezhepçi ayrılıkların yarattıkları sosyal çelişkilere ve ayrımcılığa dayanıyor. Bu yüzden Lübnan’daki “Sünni örgütlerin koalisyonu”, Türkiye devletinin pozisyonunu tekrarlayarak, Ermeni Soykırımı’nın “tarihsel bir tartışma” olduğunu iddia ediyor. Bu örgütler, Lübnan Eğitim Bakanlığı’nın 24 Nisan’da Ermeni Soykırımı’nın anısına tüm özel ve devlet okullarını tatil etme kararının, IŞİD ve El-Nusra tarafından hapse atılan Lübnan Silahlı Kuvvetleri mensuplarının kurtarılmasını zorlaştırabileceğini düşünüyorlar.

Bu stratejiler, Lübnanlı savaş ağalarının kullandığı, Lübnan iç savaşının egemen sınıfın iki karşıt kutbunun iktidar mücadelesi değil bir Hristiyan-Müslüman çatışması olduğu tezlerini hatırlatıyor. Bunlar, Suriye rejiminin ve diğer Arap devletlerinin Suriye devrimini bilinmeyen kökenleri ve failleri olan “Suriye’deki kriz” olarak nitelendirip “Suriye ordusu terörizmle savaşıyor ve katliam yapmıyor” derken kullandığı taktiklerle aynı. “Mısır ordusu devrimi savunuyor ve katliam yapmıyor” argümanı ya da batılı basın kuruluşlarının “iddia edilen kimyasal silah saldırısı”, “rejim güçleri tarafından çocukların öldürüldüğünün öne sürülmesi” ve “bilinmeyen güçlerce yapılan olası varil bombaları” gibi ifadelere yer vermeye devam etmesi aynı taktikleri ifade ediyor.

Türkiye devletinin Ermenilere karşı olan düşmanlığı sürüyor. Agos gazetesinin genel yayın yönetmeni Hrant Dink’in 19 Ocak 2007’de devletin kontrgerilla güçlerince öldürülmesinde suçluların açığa çıkarılmaması bunun açık bir ifadesidir. Türkiye devleti, işgal altında tuttuğu hiçbir halkın haklarını tanımıyor. Türkiye Kürdistanı’nda yaşayan milyonlarca Kürdün varlığı yakın zamana kadar inkâr ediliyordu. Türkiye devleti, Kürt ulusal hareketinin muazzam mücadelesinin bir sonucu olarak Kürtlerin varlığını tanımak zorunda kaldı. Yine de hâlen, başta anadillerinde eğitim hakkı olmak üzere, Kürtlerin pek çok demokratik hakkını tanıması gerekiyor. Ermenilerin yanı sıra, Lazlar, Çerkesler, Rumlar ve diğer azınlıklar da hâlen Türkiye devletinin ayrımcı politikalarıyla karşılaşıyorlar.

1915 Ermeni Soykırımı’nın tanınması mücadelesinde Lübnan’daki ve genel olarak tüm dünyadaki Ermeni Diasporası'nın yanındayız.

Türkiye’de, Lübnan’da ve bölgede yaşayan, bu ülkelerin rejimleri tarafından ezilen ve bu baskılara direnen tüm azınlıklarla dayanışma içindeyiz. Etnik ve mezhepsel kimlik politikalarının ideolojik, işçilerin sömürüsünün ve katliama uğratılmasının ise maddi bir araç olarak kullanılmasına karşı çıkıyoruz.

Türkiye devleti, 1915 soykırımından ve milyonlarca Ermeni’nin yerinden edilip topraklarına ve varlıklarına el konulmasından sorumlu tutulmalıdır.

Türkiye devletini, soykırımı tanımaya zorlama ve Türk egemen sınıfına karşı olan direnişinde tüm iktidar işçi sınıfına, işçi sınıfının tamamına.

Kahrolsun Türkiye hükümeti ve tüm baskıcı rejimler!

Al-Manshour editöryal komitesi"

(Türkçe'ye Onur Devrim Üçbaş çevirdi)

Marksist.org'un 24 Nisan dosyası: Soykırım tanınsın, özür dilensin!​

100. yıl dönümünde Ermeni Soykırımı kurbanları anıldı​

(Video) Ermeni Soykırımı'nı Anma Platformu: “Sıra devlette, özür bekliyoruz”​

Bültene kayıt ol