Cumartesi Anneleri'nde 557. hafta: “Katil devlet hesap verecek!”

28.11.2015 - 16:42
Haberi paylaş

Cumartesi Anneleri, 557. oturma eylemlerinde, 30 Kasım 1994'te gözaltına alınarak kaybedilen Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan ve çocuklarının ''21 yıldır bize yaşatılan zulmün hesabını sormak için mücadele ediyoruz. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz!” diyen seslerini yükseltmek için bir araya geldi.

Cumartesi Anneleri, bu haftaki oturma eylemine sokağa çıkma yasağı, tutuklanan gazeteciler ve Diyarbakır'daki basın açıklaması sırasında açıklamayı okuyan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin hedef alınarak vurulduğu ve kısa süre içerisinde yaşamını kaybettiği haberi ile başladı.

Dört çocuk babası Nihat Aydoğan Midyat/Doğançay(Mizizağ) köyünde yaşıyor, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Korucu olmayı reddettiği ve oğlu gerillaya katıldığı için ağır baskı altındaydı; evi sık sık basılıyor, gözaltına alınarak günlerce işkence görüyordu. 30 Kasım 1994 sabahı, saat 05.00 sularında Nihat Aydoğan’ın evi yine çok sayıda özel tim, asker ve korucu tarafından basıldı. Dövülerek yataktan kaldırıldı. Elleri ve gözleri bağlanarak kanlar içinde önce Midyat Jandarma Karakolu’na, oradan da Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı’na götürüldü. On beş gün işkence gördü. Onu soran eşine serbest bırakıldığı söylendi. Tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Nihat Aydoğan'dan bir daha haber alınamadı.

"Yalanla, dolanla, hırsızlıkla, haksızlıkla aldın alacağını, daha ne istiyorsun?"

Nihat Aydoğan'ın eşi Halime Aydoğan, konuşmasında, devletin insanlar üzerindeki baskı ve şiddetine isyan ederek ''Devlet ne istiyor bu insanlardan, bu insanlar ne yapmış? Biz hiçbir şey istemedik ki devletten, bizi rahat bıraksın artık, yeter. Bıktık artık, bu yaralılardan, bu ölülerden, bu kayıplardan, cezaevlerinden, bıktık artık yeter. Boşu boşuna öldürüyorsunuz bizi. Eskiden gizli gizli yapılıyordu bu işler diyorsunuz, şimdi göz gözün önünde, herkesin ortasında vuruyorsunuz, öldürüyorsunuz insanları'' ifadeleriyle yılgınlığını dile getirdi.

Nihat Aydoğan'ın kızı Necbir Aydoğan, süreklilik hâli almış olan öldürmelerin kendi kayıplarına olan acılarını bastırdığını, öldürülen insanların acısının kendi acılarının yerini aldığını dile getirdi.

Gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun ise Tahir Elçi'nin ölüm haberi üzerine söz alarak, ''Eğer bir baro başkanı Diyarbakır'da silahla vuruluyorsa, ben bu devlete artık devlet diyemiyorum'' ifadesiyle devlet tarafından verilen fakat tutulmayan sözleri hatırlattı ve bu ölümün failinin devlet olduğunu söyleyerek katliamı lanetledi, sorumluları kınadı.

Tahir Elçi'nin ölüm haberinin gelmesiyle alanda bulunan Cumartesi Anneleri ve Cumartesi İnsanları da ''Katil devlet hesap verecek!'' sloganı ile öfkelerini dile getirdi.

"Hükümet yükümlülüğünü yerine getirsin: Nihat Aydoğan'ın akıbeti açıklansın, failleri yargılansın"

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan ve Hasan Ocak'ın kardeşi Maside Ocak'ın okuduğu basın metni ise şöyleydi:

"Galatasaray'da oturmaya başladığımızda 50. hükümet işbaşındaydı. Biz burada oturduğumuz süre içinde 14 hükümet değişti. Üç gün önce de 64. Hükümet kuruldu. Açıklanan Hükümet programında: "Hükûmet olarak, bireysel hak ve özgürlükler ile insan onurunu yüceltmeyi temel ahlaki referans olarak kabul etmekteyiz. Bu referansla, vatandaşlarımızın temel hak ve özgürlüklerini garanti altına almayı ve bunların kullanımını kısıtlayan engelleri ortadan kaldırmayı temel bir vazife olarak görüyoruz." taahhüdünde bulunuldu.

Biz biliyoruz ki bu taahhüdün gerçekleşmesi vatandaşların hukuki güvenlik içinde bulundukları, devletin her türlü eylem ve işleminin hukuka bağlı olduğu bir hukuk devletinde mümkündür. Biz biliyoruz ki suç işleyen devlet görevlilerinin cezadan muaf tutulduğu rejimlerde insan haklarından, hukukun üstünlüğünden, adaletten, toplumsal barış ve huzurdan söz edilemez. Biz biliyoruz ki gerçekle yüzleşilmeden, işlenen insanlığa karşı suçlarla hesaplaşılmadan; hiç bir sorunumuz temel hak ve özgürlükler ekseninde, eşitlik ve adalet ekseninde çözülmeyecek. Hakikatin açığa çıkarılması, adaletin sağlanması engellenmeye devam edecek. 557.haftamızda 21 yıldır devletin etkin soruşturma yükümlülüğünü yerine getirmediği Nihat Aydoğan dosyasında ki cezasızlığı güncel tutmak için buluştuk. 32 yaşındaki Nihat Aydoğan Midyat/ Doğançay (Mizizağ) köyünde yaşıyor, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşıyordu. Korucu olmak istemeyen köylüler üzerinde yoğun baskı vardı. Sık sık köyleri basılıyor, köylüler dövülüyor, tehdit ediliyorlardı. Nihat Aydoğan’ın oğlu Fevzi’nin bu baskı ortamında dağa gitmesi, babası üzerindeki baskıyı daha da artırdı. Nihat Aydoğan'ın evi sık sık basılıyor, gözaltına alınarak günlerce işkence görüyordu. 30 Kasım 1994 sabahı, saat 05.00 sularında Nihat Doğan’ın evi yine çok sayıda özel tim, asker ve korucu tarafından basıldı. Evde eşinin ve çocuklarının gözü önünde şiddetli bir biçimde darp edildi. Elleri ve gözleri bağlanarak kanlar içinde önce Midyat Jandarma Karakolu’na, oradan da Mardin Jandarma Merkez Komutanlığı’na götürüldü. Onbeş gün işkence gördü. Köydeki tek telefon muhtarın evindeydi. Kendini Nihat Aydoğan olarak tanıtan bir kişi bu telefonu aradı. Telefona çıkan muhtarın küçük kızına "Beni serbest bıraktılar, eve geleceğim, aileme haber verin" dedi. Nihat Aydoğan eve gelmeyince eşi Halime Aydoğan Midyat Jandarma Karakolu'na gitti. " Biz onu bıraktık, dağa gitmiştir, onu orada ara" dediler. Bunun üzerine Halime Aydoğan bir arzuhalciye yazdırdığı dilekçe ile Midyat Cumhuriyet Savcılığına başvurdu. Tüm başvurular sonuçsuz kaldı. Nihat Aydoğan’dan bir daha haber alınamadı. 21 yıldır Nihat Aydoğan dosyasında etkin soruşturma yürütülmedi. 21 yıldır Nihat Aydoğan'ın akıbeti gizlendi, onu kaybedenler korundu. 21 yıldır Aydoğan ailesinin adalete erişme ve hakikati bilme hakkı engellendi.

Yıllardır bu meydandan açıklıyoruz: Nihat Aydoğan'ın gözaltına alınarak kaybedilmesinden, Baskına katılan Faik, Sabri ve Kemal isimli korucular, Midyat Jandarma Komutanı Hilmi Kahraman, Midyat Kaymakamı Mehmet Okur, Mardin Valisi Ahmet Kayhan, OHAL Valisi Ünal Erkan, MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, İçişleri Bakanı Nahit Menteşe, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay, Jandarma Genel Komutanı Aydın İlter, Genel Kurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, Başbakan Tansu Çiller, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Genel Sekreterliğini Orgeneral Doğan Bayazıt’ın yaptığı Milli Güvenlik Kurulu sorumludur. İktidar siyasi irade gösterir, suç işleyen devlet görevlilerinin üzerindeki cezasızlık zırhı kaldırılıp, yargı evrensel hukuka uygun işlerse Nihat Aydoğan'ın akıbeti açığa çıkartılabilir, cezalandırıcı adalet sağlanabilir. Hükümet yükümlülüğünü yerine getirsin; Nihat Aydoğan'ın akıbeti açıklansın, failleri yargılansın."

Zîn Demir

Bültene kayıt ol