Cumartesi Anneleri'nde 522. hafta: “Mehmet Şen dosyasındaki cezasızlık son bulsun, adalet sağlansın!”

28.03.2015 - 13:48
Haberi paylaş

Cumartesi Anneleri, 522. haftalarında, DEP'te faaliyet gösterdiğinden ötürü sürekli bir şekilde güvenlik güçlerinin takibi ve baskısına maruz kalan 49 yaşındaki 3 çocuk babası Kürt siyasetçi Mehmet Şen için bir araya geldi.

26 Mart 1994 tarihinde Urfa/Birecik'teki işyerinden kendilerini polis olarak tanıtan sivil giyimli, silahlı, telsizli dört kişi tarafından tanıkların önünde zorla 34 PLT 30 plakalı Doğan SLX marka arabaya bindirilerek gözaltına alındı. Ailesinin, DEP'in ve İHD'nin tüm resmi mercilere yaptıkları başvurular sonuçsuz kaldı. Mehmet Şen'in gözaltına alındığı inkâr edildi. 30 Mart 1994 tarihinde, kimliğini gizleyen bir kişi, Özgür Gündem gazetesi ve DEP Antep il teşkilatını arayarak, Şen'in cenazesinin Antep Devlet Hastanesi morgunda olduğu bilgisini verdi.

Mehmet Şen'in ağır işkence izleri taşıyan bedeni, bir çoban tarafından Antep/Karpuzkaya mevkindeki çukurda tesadüfen bulunmuş; ama yetkililer aileyi bilgilendirmemişti.

İç hukukta bugüne kadar hiçbir gelişme sağlanmasa da Mehmet Şen davası AİHM'de Türkiye'nin mahkumiyetiyle sonuçlandı.

"Bizi 90'lı yılların karanlığına  götürecek olan iç güvenlik paketi meclisten geçti"

Cumartesi İnsanlarından Zeynep Yıldız, 522. haftanın ilk konuşmasına yeni iç güvenlik paketinden bahsederek başladı.

''Biz, evlatları karakollara sağ girip bir daha çıkamayanlar, bu paketin yasallaşmasından sonra karakollarda ölümlerden, kaybetmelerden, işkencelerden endişeleniyoruz. Anayasa ve ulusal sözleşmelere aykırı olan bu düzenleme derhal iptal edilmelidir.''

Derdimiz büyük!

Yıldız'ın ardından, 12 Ocak 1996'da gözaltında kaybedilen Ahmet Kaya'nın eşi Emine Kaya söz alarak, anlatılacak çok şeyin olduğunu ifade etti ve ''Biz kayıplarımız için kar, kış demeden yılın her döneminde burada oturuyoruz. Yıllardır derdimizi, başımıza gelenleri anlatmaya çalışıyoruz. Karakollarda çok şeyler yaşadık. Binlerce kaybımız var, toplu mezarlarda çıkan binlerce kayıp. Derdimiz büyük!'' açıklamalarında bulundu.

"Kürtler aday olsun diyorlar ama aday adayı olan Mehmet Şen'i gözaltında kaybettiler"

19 Ekim 1995'te gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun'un eşi Hanım Tosun ise kayıpların hesabını sorduklarını dile getirerek, ''Biz daha 90'lı yılların OHAL döneminin yaralarını sarmadan, daha acısıyla yüzleşmeden, o hâlden bu hâle bizi getirdiler. Şu anda bir yasa çıkarıp meclisten geçirdiler. Bugünden sonra yetkiyi polislere verdiler. Bizim gözlerimizin önünden ve evlerimizden insanlarımızı gözaltına aldılar ve kaybettiler. Şimdi de resmen o yasayı tekrar daha beter bir halde meclisten geçirdiler'' ifadelerini kullandı.

"Bir şeyler kırılıp, parçalanıyordu içimde, kalbim ölüyordu seninle!"

Mehmet Şen'in eşi Nuray Şen'in gönderdiği mektubu ise Cumartesi İnsanları'ndan Maside Ocak okudu:

''Bedenim uzak diyarlarda olsa da, ağır hasarlı kalbim, acılarla dolu kalbinizle birlikte çarpmaya devam ediyor... Her zaman olduğu gibi hep sizinleyim. Tek tek sarılıyorum hepinize... Tek tek öpüyorum hepinizi sevgiyle, hasretle...

Herkese merhaba. Mart, ne zaman uzatsa başını kapıdan, bir telaş kaplar yüreğimi önce... Sanki bir yerlere yetişmem gerekiyormuş da, geç kalmışım gibi... Sanki gücüm yetecekmiş, bir can kurtaracakmışım da, saniyelerle yarışıyormuşum gibi... Sanki bir koşu tutturmuşum da nefes nefese, bir türlü menzile erişemiyormuşum gibi... Sonra, bir sarı keder gelir çöker yüreğimin ortasına... Sanki ben yapmışım gibi ellerim ağlar... Bedenim ağlar, bir yangının içine düşmüşüm gibi... Bir ağır keder işte, sadece evlatlarını, eşlerini, anne babalarını, kardeşlerini kaybetmiş kadınların bildiği bir keder... Sadece bizim bildiğimiz bir müebbet matem... Bir kalp sancısı, derler ya hani, hekimin değil, çekenin bildiği... Eşimdi Mehmet Şen, Arkadaşımdı. 3 sevgili evladımın babasıydı. Kalbimin sevgilisiydi... 94 baharında, JITEM'in vicdansız katilleri tarafından kendi işyerinden kaçırılıp, işkenceyle katledildiğinde 49 yaşındaydı ! JITEM kurmaylarından Cemal Temizöz'un, Ergenekon davalarında mahkemelere yansıyan 'ölüm listesinde' Mehmet Şen'in adı da geçmekteydi ama, eşimi taammüden öldürenler de, ölüm emrini  veren de, hala bu topraklarda hesap ödemeden yaşamaya devam ediyor... Bizler adalet aramaya devam ediyoruz... Seni yitirdiğimde, zaman bahardı... deli bir rüzgar esiyordu Fırat'tan sabahlar çılgın çiçek kokusuydu... Sen ölüyordun! Kalbim seninle ölüyordu! Seni yitirdiğimde, zaman bahardı... bir masmavi gülüyordü gökyüzü, bir kapkara ağlıyordu, bardaktan boşanırcasına bir dağların kalbi patlıyor, kızgın ateş yürüyordu bedenime bir yüksek tepelerden, çığlar yuvarlanıyor, dünya yıkılıyordu üstüme! Sen ölüyordun! Birşeyler kırılıp, parçalanıyordu içimde kalbim ölüyordu seninle! Seni yitirdiğimde, zaman 1994, Mart'ın 26'sıydı... bademler çiçek açmıştı... Sen, o mes'um, o bozbulanık bahar akşamında öyle gitmeseydin eğer -üstelik bir hatır bile isteyemeden-belki de farklı olacaktı herşey... birazdan, güzelim Fırat akşamlarını, ıslak çimen ve yosun kokusu saracaktı... birazdan, sıcak büyüsüyle önümüzde, yaz geceleri akacaktı... yıldızlar olacaktı, karanlığın sessizliğinde birazdan, belki de, çocuklar gelecekti... saçlarında dağ rüzgarları, gözlerinde ayışığı gülümseyecekti... birazdan belki de sen, cayıp böyle gitmekten, yavaşça elime uzanacak, hayata asılacaktın yeniden! Belki de, yine sırt sırta verip, yüreklerimizi ateşe sürecektik yeniden! Seni yitirdiğimde, zaman bahardı... telaşla, hücre hücre tazeleniyordu hayat kıpır kıpır yeşeriyordu toprak Sen ölüyordun! Deli bir rüzgar esiyordu Fırat'tan fırtınalar kopuyordu! Soğuk bedenin, kollarımda sızlıyor, gözlerimde yağmur, siğim siğim ağlıyordu! Dalga dalga çoğalıyordu öfke dalga dalga bahar parçalanıyordu içimde! Seni öldürüyorlardı! Sen ölüyordun...ne yapsam da çaresiz... ölüyordun...kalbim ölüyordu seninle...! 1971 yılının kaosunda, 'seninleyim' demiştim Mehmet'e. 2015 baharında, yine 'onunlayım'. Onca acıyı, sitemi, öfkeyi, aşkın efsunlu gücünü ve hasretin deli damarını içine sığdıran kırkdört yıllık bir zaman, akıp gitti! Belayı birlikte göğüslediğimiz arkadaşlarımı yitirdim! Hayatımın cesur yoldaşını yitirdim! 'Yerine ben öleyim, yavrum!' dediğim, 'gadan, belan başım üstüne, ciğerim' dediğim, aşkın şövalyesi oğullarımı yitirdim! Her birinin anısı, bir ateş topu gibi kalbimin tam ortasında yanıyor! Şimdi gibi! Henüz şimdi yitirmişim gibi! Öyle taze, öyle amansız...! ''

"21 yıllık hukuksuzluk son bulmalı; Mehmet Şen dosyasında adalet sağlanmalıdır"

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına yapılan ve Cumartesi İnsanları’ndan Meryem Bars'ın  okuduğu basın metni ise şöyleydi:

"522 haftadır Galatasaray Meydanı’ndan sesleniyoruz:

Gözaltında kaybedilenlerin akıbetlerinin açıklanması ve faillerinden hesap sorulabilmesi için; İnsanlık suçlarında faillerinin bulunmasını, soruşturulmasını, kovuşturulmasını, yargılanmasını ve suçluların cezalandırılmasını engelleyen siyasi ve hukuki rejim değişmelidir.

Resmi yalanlar ve cezasızlık üzerinden kendini var eden bu suç rejimi yerine insan hakları, demokrasi ve hukuk devleti değerlerine dayanan bir siyasal kültür ve sistem inşa edilmelidir.

522 haftadır devleti yönetenler bizi görmüyor, taleplerimizi duymuyor. Gerçeği bilme, adalete ulaşma hakkımızı engelliyor. Bugün 21 yıllık bir cezasızlık dosyasını kamuoyu ile paylaşmak için buluştuk.

Tansu Çiller hükümetinin karanlığındaki 90'lı yıllardı. Kürt siyasetçiler hedef tahtasındaydı; Kürt partileri kapatılıyor, partililer tutuklanıyor, infaz ediliyor, kaybediliyorlardı. Dokunulmazlıkları kaldırılan DEP milletvekilleri meclisten yaka paça gözaltına alınıp, hapse atılmışlardı. Nizip'te yaşayan 49 yaşındaki 3 çocuk babası Mehmet Şen de DEP’te faaliyet gösteren Kürt siyasetçilerdendi. Bu nedenle sürekli güvenlik güçlerinin takibi ve baskısı altındaydı. Mehmet Şen'in eşi Nuray Şen o günleri “'Olağanüstü Hal' adı altında, hepimizi potansiyel suçlu gören, hepimizi paramparça eden ceberut bir yönetimin rehineleri gibiydik. Ölüm, hep aramızdaydı. Ensemizde nefes alıp veriyordu sanki..." diye tanımlıyordu. 26 Mart 1994 tarihinde Mehmet Şen'in Urfa/ Birecik'teki işyerine kendilerini polis olarak tanıtan sivil giyimli, silahlı, telsizli dört kişi geldi. Mehmet Şen'i n kimliğine bakan bu kişiler telsizle "Tamam amirim, şahsı aldık" bilgisini verdiler. Mehmet Şen üzerine silah doğrultan bu kişilerele gitmek istemeyip direnince onu zorla 34 PLT 30 plakalı Doğan SLX marka arabaya bindirerek götürdüler. Bunlar çok sayıda tanığın önünde gerçekleşti. Ailesinin, DEP'in ve İHD'nin tüm resmi mercilere yaptıkları başvurular sonuçsuz kaldı. Mehmet Şen'in gözaltına alındığı inkar edildi. 30 Mart 1994 tarihinde kimliğini gizleyen bir kişi Özgür Gündem gazetesi ve DEP Antep il teşkilatını arayarak, Şen'in cenazesinin Antep Devlet Hastanesi morgunda olduğu bilgisini verdi.

Mehmet Şen'in ağır işkence izleri taşıyan bedeni bir çoban tarafından Antep/Karpuzkaya mevkiindeki arazide çukura atılmış bir halde tesadüfen bulunmuş ama yetkililer aileyi bilgilendirmemişti. 2004 yılında JİTEM elemanı Abdulkadir Aygan’ın basına yansıyan itiraflarında Mehmet Şen'in Nizip'te görevli Gaziantep Terörle Mücadele Şubesi'ne bağlı Ahmet ve Sedat isimli sivil polislerin yardımıyla "Yeşil" kod adlı Mahmut Yıldırım tarafından kaçırıldığını ve ağır işkence sonucunda öldürülerek bir çukura atıldığını söyledi. Şen'in gördüğü işkencenin detayını anlattı. Ayrıca JİTEM'in Mehmet Şen hakkında tuttuğu rapordaki bilgileri açıkladı.

Öğretmen olan, aynı zamanda Nizip Eğitim-Sen başkanlığı da yapan Nuray Şen, eşini ararken, hakikatin açığa çıkartmak için mücadele ederken yoğun baskı gördü. Evi sürekli gözetim altında tutuldu. "Seni de kocan gibi öldüreceğiz" diye tehditler aldı.11 gün gözaltında kaldı, ağır işkence gördü. Üniversite öğrencisi olan büyük oğlu Doğu ve henüz üniversiteye hazırlanan küçük oğlu Fırat yaşadıkları bu adaletsizliğe isyan ederek dağa gitti. Nuray Şen bu durumu:

'Adalet yoktu!
Hak-hukuk yoktu!
İki oğlum dağlara gittiler!
Açlıktan değil, eğitimsizlikten değil, işsizlikten değil... Sadece adalet için!' diye açıkladı.

İç hukukta bugüne kadar hiç bir gelişme sağlanmasa da Mehmet Şen davası AİHM'de Türkiye'nin mahkumiyetiyle sonuçlandı. Mehmet Şen dosyasındaki 21 yıllık hukuksuzluk son bulmalı, devletin etkin soruşturma yükümlülüğü artık  ertelenmemelidir. Mehmet Şen dosyasındaki cezasızlık son bulmalı, bilinen failler cezalandırılmalı, adalet sağlanmalıdır."

Zîn Demir

Bültene kayıt ol